Sayfalar

30 Aralık 2009 Çarşamba

ANKARA DDSB' DEN TEKEL İŞÇİLERİNİ ZİYARET




DDSB olarak 22,12,2009tarihinde saat 18:30 da Sakarya meydanında bir araya gelerek,
" Zafer, Örgütlenen Birleşen Mücadele Eden Emekçinin Olacak" yazılı pankartımızla ve flamalarımızla yürüyüşe geçtik. Çok coşkulu DDSB' lileri TEKEL işçileri aynı coşkuyla karşıladı. Yürüyüş boyunca alkışlarla sloganlarımıza eşlik ettiler.İşçilerin alana geldiğimizde ellerimizden flamaları alıp kendilerinin taşıması bizi çok mutlu etti.
Alana girdiğimizde ıslıklarla zılgıtlar eşliğinde çok coşkulu bir şekilde bizi selamladılar.
DDSB' li bir arkadaşımızın kürsüden işçilere seslenmesi istendiğinde arkadaşımız; " ilk günden bu yana işçilerin yanındayız, direniş zaferle sonuçlanıncaya kadarda yanınızda olacağız! Zafer; örgütlü ve birlikte mücadele edilerek kazanılır. TEKEL işçilerinin bu onurlu mücadelesini selamlıyoruz." diyerek işçileri selamladı.İşçilerde "Tekel İşçileri Sizinle Gurur Duyuyor" "Kurtuluş Yok Tek Başına, ya Hep Beraber, ya Hiç Birimiz" "Birlik, Mücadele, Zafer" sloganlarıyla karşılık verdi. Ardından DDSB olarak
"Kazandığımız haklar için direnelim, yeni haklarımız için mücadele edelim" başlıklı bildiri dağıtıldı. işçiler flamalarımız alıp taşıdıkları gibi bildirilerimizi de dağıtmaya yardımcı oldular. Ve hiç kimsenin yere atmaması dikkat çekiciydi.


Ankara DDSB

27 Aralık 2009 Pazar

ESENTURT BELEDİYE İŞÇİLERİNDEN MÜCADELE ÇAĞRISI...!




Direnişteki Esenyurt Belediyesi İşçileri, 26 Aralık Cumartesi günü, direnişlerinin 131. gününde, Esenyurt Meydanı’nda biraraya gelerek Esenyurt Belediyesi’ne yürüdüler. “Zalimin zulmüne karşı Esenyurt Belediyesi’nde 131. gün.../ Belediye-İş Sendikası 2 Nolu Şube” pankartının açıldığı eyleme, Esenyurt'ta Direnen Belediye İşçileri ve Pazar Emekçileri ile Dayanışma Platformu, Tek Gıda-İş, Selüloz-İş, İşçi Kardeşliği Partisi, Tüm Bel-Sen, Belediye-İş İstanbul şube başkanları ve iş yeri temsilcileri, Tunceliler Derneği, Yurtsever Cephe İşçi Birliği 1 No'lu Şube, Devrimci Demokratik Sendikal Birlik ve Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu destek verdi.
Yürüyüş boyunca, “Yılgınlık yok direniş var!”, “İşçi düşmanı işbirlikçi AKP!”, “İstanbul uyuma itfaiyene sahip çık!”, “TEKEL işçisi yalnız değildir!”, “Sendika düşmanı başkan istifa!”, “Esenyurt işçisi, direnişin simgesi!”, “Sendika hakkımız engellenemez!”, “Hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır!”, “İşçiye uzanan eller kırılsın!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Esenyurt’a sendika girecek, başka yolu yok!”, “Birleşe birleşe kazanacağız!”, “İşçi- memur el ele, genel greve!” ve “Baskılar bizi yıldıramaz!” sloganları atıldı.

Esenyurt Belediyesi önüne gelindiğinde Belediye-İş 2 No'lu Şube Başkanı Hasan Gülüm bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Gülüm yaptığı açıklamada içerisinden geçilen bugünlerde mücadelenin giderek yükseldiğine dikkat çekti. Güler Sabancı’nın “Kriz bizim için fırsat olabilir” sözlerini hatırlatan Gülüm, sürekli daha fazla kar elde etmek isteyen patronlar için krizin işçileri işsiz bırakmak ve onları daha fazla açlığa mahkum etmek anlamına geldiğini söyledi. Gülüm, bugün Sinter’de, Sabiha Gökçen’de, Entes’te, IBM’de, Esenyurt’ta, TEKEL’de ve İtfaiye’de kriz gerekçesiyle örgütlenmenin önünü kesmek için işçilerin işsiz bırakıldığını ve işsiz bırakılmaya devam edildiğini ifade etti. Sadece sendika hakkından vazgeçmediği için işten atılan Esenyurt işçilerinin artık isyanı büyüttüğünü söyleyen Gülüm, 23 Aralık 2009 tarihinde işçilerin Boğaziçi köprüsünü trafiğe kapatmalarının işçilerin isyanının geldiği noktayı gösterdiğini söyledi. Gülüm, 28 Aralık Pazartesi günü görülecek davanın da muhtemelen biteceğini belirtti ve Esenyurt Belediye Başkanı Kadıoğlu’na seslenerek bu yanlıştan bir an önce geri dönme çağrısı yaptı. Parça parça yürütülen mücadelelerin yarattığı sonucun umut verici olduğunu söyleyen Gülüm, bir saatle başlayan iş bırakma eylemlerinin ve akşam yürüyüşlerinin mücadelenin önümüzdeki süreçte daha fazla büyüyeceğini gösterdiğini belirtti.

Gülüm, basın açıklamasının sonunda şunları ifade etti:

“Bizlerin direnişi burada sürmeye devam edecektir. Bizlerin yürüttüğü direniş ve hukuki mücadelenin sonuçlarını kısa sürede alacağımıza inanıyoruz. Bunun için daha fazla kamuoyunda yer edineceğiz, Esenyurt direnişini ve diğer direnişçileri bir arada tutarak mücadeleyi sürdüreceğiz”

Eylem, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları ile son buldu.

(kizilbayrak.net)

24 Aralık 2009 Perşembe

BELEDİYE-İŞ 2 NOLU ŞUBEDEN AÇIKLAMA




BASIN VE KAMUOYUNA

Boğaziçi Köprüsü’nde kamuoyuna açıklama yapmak isteyen Yöneticilerimiz ve işçilerimiz gözaltına alındı.Yaklaşık 5 aydır Esenyurt Belediyesi’nden sendikalı oldukları için işten atılan ve belediye önünde 127 gündür direnen Esenyurt işçilerimiz ve BİMTAŞ işçileri ve Genel Merkez Genel Örgütlenme Sekreterimiz ALİ ÇELENK, 1 No’lu Şube Başkanımız SERDAR CAFER ÖZKUL, 2 No’lu Şube Başkanımız HASAN GÜLÜM ve beraberinde işçilerle birlikte 16 kişi kamuoyuna seslerini duyurmak için en demokratik hak olan basın açıklamasını, Boğaziçi Köprüsü üzerinde yaparken gözaltına alınmışlardır. Eylem yaklaşık 20 dk. Kadar sürmüştür. Aynı saatlerde taksimde yaklaşık 1000 belediye iş üyesi bimtaş ve esenyurt işçisi ve destek veren demokratik kitle yöneticileri ile taksim meydanında Galatasaray kadar yürüyerek yaşanan sürece müdahale edilmenin gerekli olduğunu ve mücadeleye hazır olduğu mesajı verilmiştir. Eylemin Türk iş başkanlar kuruluna denk düşmesi ise bunun somut göstergesi ve mesajıdır. Artık işçi ve emekçilerin mücadeleye hazır olduklarını bir kez daha göstermiştir. Boğaz köprüsü eyleminde bulunan Ali Çelenk, Hasan Gülüm ve Serdar Özkul Daha sonra Çengelköy Polis Karakoluna götürülüp, hastaneye sevk edilmişlerdir. Yapılan sorgu sonrası saat 18.30 sıralarında sendika yöneticileri ve işçiler serbest bırakılmıştır.

Bu eylem sırasında duyarlı olan tüm kamuoyuna teşekkür ederiz.

BELEDİYE-İŞ SENDİKASI İST. 2 NO’LU ŞUBE

TEKEL İŞÇİLERİ HAKLARINI ARAMAYA DEVAM EDİYOR


Tekel’e bağlı fabrikaların kapatılması ve işten atma saldırısına karşı 15 Aralık sabahı Ankara'da AKP Genel Merkezi önünde Tek- Gıda İş Sendikası üyesi binlerce işçi toplandı. “Şartel İnecek Bu İş Bitecek”, “Üretirken İyiydik Şimdi Kötü Mü Olduk”, “Ben Tazminatımı Bağışlıyorum Siz Gençliğimi Verebilir Misiniz”, “Çocuklarımıza Onurlu Bir Gelecek İstiyoruz”, “Direne Direne Kazanacağız” dövizleriyle ve “Ölmek Var Dönmek Yok!", "Emekçiye Değil AKP'ye Barikat!", "İş Ekmek Yoksa Barış Da Yok!" sloganlarıyla alandaydılar. Biz de DDSB emekçileri olarak alanda işçilerin yanındaydık. Çeşitli illerden gelen işçilerin birkaçıyla röportaj yapma şansı bulduk.
Bazı yayın kuruluşlarının işçilerin söylediklerini yayınlayamayacaklarını söylerken, bizim söyledikleri her şeyi yayınlayacağımızı belirtmemiz üzerine işçiler DDSB’ye teşekkürlerini ilettiler. DDSB gibi örgütlerin bu tür alanlarda daha etkin olmasından mutluluk duyacaklarını belirttiler.
Aziz Atay-İzmir Torbalı Yazıcıbaşı yaprak tütün üretimi işçisi
- Merhaba… Süreci anlatır mısınız?
- Merhaba… Önce Tekel’i bölüp içkiyi özelleştirdiler, sonra sigarayı özelleştirdiler ve şimdi de kilidi vuruyorlar. Önceden 4-C diye bir şey yoktu kadrolu işçiydik. Şimdi kapatma maduruyuz. Taşeron işçisinden farkımız yok. En fazla 8 ay iş veriyorlar doktora gitme hakkımız yok hasta olma hakkımız bile yok. 4-C li çalıştırıp 550 TL ile yaşamamızı istiyorlar. Biz bu uygulamaları istemiyoruz. Biz özlük haklarımızı istiyoruz. İnsanca yaşamak istiyoruz. Çünkü biz gençliğimizi Tekel’e verdik, çoğu arkadaşımız bel fıtığı, boyun fıtığı oldu. En azımız 10 yıldır çalışıyor Tekel’de. Bizden kazanılmış haklarımızı almaya çalıyor, çok daha düşük ücrete güvencesiz köle gibi çalıştırmak istiyorlar. Bunları kabul etmediğimiz için buradayız.
- Aileniz bu durumdan nasıl etkileniyor?
- Benim dört çocuğum var, ben onların geleceği için buradayım. Lise, ortaokul ve ilkokulda okuyorlar. Söyledikleri maaşla bu çocukları okutmam ve ailemi geçindirmem mümkün değil. Bu haklarımız elimizden alırlarsa çocuklarımı okuldan almam gerekir. Soruyorum bu devlete; bu çocukların geleceğini nasıl sağlayacaklar? Ben zaten bu işe hükümlü kadrosuyla girmiştim. Bütün haklarımızı elimizden alırlarsa soruyorum; şimdi tekrar ne yapalım? Biz “suç işlemek” istemiyoruz. Bu durumda biz mi suçluyuz yoksa bizi açlığa yoksulluğa mahkûm edenler mi?
-TEKEL’in özelleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Bu kurum daha önce sattıkları PETKİM, TÜPRAŞ, Türk-Telekom gibi ülkenin ana kaynaklarını oluşturmakta, bunları satıyorlar ama İMF’ ye, DB’ ye ne hikmetse borcumuz azalmıyor. Bu paralar nerde ayrıca kaynaklarımızı dış ülkelerdeki şirketlere satıyoruz kalan borçlarımız nasıl ödeyeceğiz bilmiyorum? İşçiye zam yok ama elektiriğe, doğalgaza, suya zam çok. Milletvekilleri gelsin de 550 TL’ye kendileri karınlarını doyursunlar.
Mehmet Gün-Tek-Gıda İş İzmir 2 Nolu Şube
- Merhaba… Eylemden ne bekliyorsunuz?
-Bütün özlük haklarımızla diğer kurumlara yatay geçiş yapmak istiyoruz. Tekel’i biz satmadık, bedelini biz ödemeyeceğiz. 31.01.2010 tarihinde kapatılma kararları bütün Tekel kurumlarına tebliğ edildi. Memleketi kendi yandaşlarına peşkeş çekiyorlar, buna müsaade etmeyeceğiz. Bu eylemden sonra başka eylem yok, kazanana kadar buradayız Ankara’dan gitmeyeceğiz.
-Biliyorsunuz geçen aylarda da Kent- AŞ işçileri yürüyerek Ankara’ya geldiler. Direnişleri İzmir’de devam ediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Kent-AŞ işçilerini destekliyorum. O arkadaşları sendikaları sahipsiz bıraktı. O arkadaşların da çocukları var. Sorunlarımız aynı, çözümü de birlikten geçiyor. Yani birlikte mücadele edersek kazanırız. Şu an sesimiz az çıkıyor ama yarın daha gür çıkacak.
- Aileniz bu durumdan nasıl etkileniyor?
Ailemin psikolojisi bozuldu. Buradan eli boş gidersek aileme ne diyeceğimi bilmiyorum. Baba sonunda ne olacak diyorlar. Cevap veremiyorum.
Kerem Kılıç-Adıyaman Tekel işçisi
-Merhaba, niye buradasınız? Eylemin amacı ne?
- Eylemler normalde hak almak için yapılır ama biz kazanılmış haklarımızı kaybetmemek için mücadele ediyoruz. Bu karara bizi “Sayın Erdoğan” zorladı. Tazminatlarımızı verip 4- C’li çalıştırmaya zorluyorlar. Kadın arkadaşlarımız bu durumu protesto edince tazminatları verilmemekle tehdit edildi ve bir aydır maaşlarını alamıyorlar. Başbakanlık yatma ve satma yeri oldu bizleri işten çıkmaya zorlayıp kendi yandaşlarını alacaklar. Biz sendikanın yanındayız. İş verdiniz de çalışmadık mı; Adıyaman, İzmir tütünlerini siz mi yüklediniz? Biz alınterimizle çalışıyoruz, emeğimizin karşılığını istiyoruz. Siz kaç tane hortumcuyu yakaladınız? Devletin işi sendikayla işçiyi bölmek. Onlar böl-parçala-yönet yapıyorlar. Bizse bugün burada birleşerek kazanacağımızı biliyoruz.
-TEKEL’in özelleştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-TEKEL, dünyada en zengin kurumlardandı ve hala Türkiye’de en fazla veri ödeyen kurumlardandır. Durum böyle iken bu hazine niye satılmaktadır? Bunlar özelleştirmeden öte yandaşlarına peşkeş çekiyorlar. Bu devlet oyları bizden alıyor, kurumları emperyalist kapitalist ülkelerdeki şirketlere satıyorlar. Aynı zamanda tütüne, pancara konan kotalar da bu durumu destekliyor. Sigarayı tüketen bir toplumuz ancak tütüne konan kotadan kaynaklı üretemiyoruz. Yakın zaman da başta tütün olmak üzere birçok tarım ürünlerinde dışa bağımlı hale geliyoruz.
Süleyman Sönmezoğlu-Muş Tekel işçisi
-Son dönemde işçilere yönelik artan saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Bence krizin faturasını işçilerden, emekçilerden çıkarmaya çalışıyorlar. Bizleri 4-C’li çalışmaya zorlarken her şeye zam yapıyorlar. Hani bunlar çok adaletliydiler? O kadar polis alıyorlar da niye işçileri daha zor koşullarda çalışmaya zorluyorlar? Birileri karına kar katarken niye işçilerin ekmeğinden her gün bir parça daha azalıyor? Bunlarda din iman yok, hani Müslüman zulmetmezdi? Devletin işi işsize iş bulmak mı işçiyi işinden etmek mi?
-Teşekkürler…
Ankara DDSB

22 Aralık 2009 Salı

"DiRENİŞÇİLER KONUŞUYOR" PANELİNE DAVET!


BASINA VE KAMUOYUNA

Zalimin zulmüne karşı 130'lu günlerinde bir kez daha seslerini kamuoyuna duyurmak için eylem yapacak olan Esenyurt Belediye İşçilerinin emek dostlarına çağrısıdır!
Bu çağrı içerisinde geçtiğimiz dönem bakımından oldukça önemli olduğunu, “birleşik mücadelenin” güçlendirilmesinin hepimiz için önemi giderek artmaktadır. Bu nedenle:
Yürüttükleri direnişin kamuoyunda duyulması ve yaşanan direnişlerini diğer işyerlerindeki işçilerin direnişleri ile birleştirip “DİRENİŞÇİLER KONUŞUYOR” şiarı ile yapılacak eylem ve etkinliklere tüm emek dostlarımızı bizimle birlikte mücadele etmeye, sesimize ses katmaya çağırıyoruz.
BELEDİYE İŞ SENDİKASI 2 NOLU ŞUBE

BASIN AÇIKLAMASI PROGRAMI
TARİH : 26 Aralık 2009 saat 15:00
YER : ESENYURT MEYDANI
AÇIKLAMA SAATİ: 15:30
PANEL PROGRAMI
PANEL: 26 ARALIK 2009 SAAT 17:00
YER: GÜNEY KÜLTÜR MERKEZİ/ESENYURT

Direnişçi işçiler konuşuyor…
Sabiha Gökçen Hava Limanı İşçileri, IBM SİNTER Metal İşçileri, Esenyurt Belediye İşçileri,Okmeydanı Sağlık Emekçileri, Entes Direnişçisi Gülistan Kobatan ,İtfaye İşçileri ve direnişteki diğer işçiler…

19 Aralık 2009 Cumartesi

“Tek Kurşunumuz Kaldı, O Da Bu Direniştir!”




17 Aralık’ta işçilere yapılan saldırının ardından Ankara’da bulunan devrimci kurumlar ve demokratik kitle örgütleriyle bir ziyaret gerçekleştirmiş ve sonrası tekrar görüşmek üzere sözleşmiştik. Tekel işçileri ile 18 Aralık sabah erken saatlerde Türk-İş Genel Merkezi önünde bir araya geldik. İşçiler eylemlerine kararlı bir şekilde devam etmesine karşın sendikadan bir açıklama yapılmamıştı. Yaptığımız sohbetler sırasında işçiler bu durumdan rahatsız olduklarını söylediler. Sendikanın kendilerini oyalamaya çalıştığını ve artık bir eylem planı istediklerini dile getirdiler. Açlık grevine başlayan işçilerden biri ise "Sendikanın ne yapmak istediği ortada. Ama eğer bu direnişi sendika bitirme kararı alırsa bu binayı (Türk-İş Genel Merkezi) başlarına yıkacağız, bizler kararlıyız. Tek sıkımlık kurşunumuz kaldı o da bu direniştir" diyerek sendikanın tutumuna rağmen ne kadar kararlı olduklarını özetledi.
Gün boyunca Türkiye'nin dört bir tarafından gelen işçilerle sohbetlerimiz devam etti. Özellikle T. Kürdistanı’ndan gelen işçilerin CHP ve İşçi Partisi'nin anti-propagandalarına, işçileri şovenizme yedekleme çalışmalarına rağmen devrimcilerin burada olmasına çok değer verdiklerini sohbetlerimizde sürekli dile getirmeleri çok olumluydu. 19 Aralık Katliamı’na yönelik basın açıklamasının ardından DDSB flamaları ile işçilerin yanına gittiğimizde de aynı sahipleniş kendini gösterdi. "Tekel İşçileri sizinle gurur duyuyor" sloganlarıyla karşılandık. Ajitasyon konuşması yapan arkadaşımız "Bizlere provokatör diyorlar. Bizler provokatör değiliz, sizin sorunlarınıza sahip çıktığımız için buradayız. Bizim de anamız, babamız işçi. Bizler de işçiyiz! Sizin yanınızda olmaya devam edeceğiz!” diye megafondan haykırınca işçiler alkışlarıyla desteğimize değer verdiklerini bir kez daha gösterdiler.
Aralarında T. Kürdistanı’ndan gelen işçilerin yoğunlukta olduğu Tekel işçileri yükseltilen şoven dalgaya rağmen kardeşlik vurgusu yapmayı da ihmal etmediler. Dövizlerine "Türk'ü Kürt’ü burada AKP nerede?", “İşte Açılım” gibi yazılar yazdılar. Konuşmalarında da sıkça işçilerin emekçilerin birlikte mücadelesinin önemine vurgu yaptılar ve kendi direnişlerinin bunun en iyi örneği olduğunu belirttiler.
Flamalarımız ile alana girdiğimizde işçilerin olumlu yaklaşımları ve sahiplenmeleri görülmeye değerdi. Kortejimize katılarak flamalarımızı taşıyan işçiler bizden güç aldıklarını bir kez daha dile getirdiler. Türk-İş’te yapılan toplantının kararını bekleyen işçiler çıkabilecek olumsuz bir karar karşısında eylemlerine devam edeceklerini ve bundan sonra sendikanın kendilerini kaybedeceğini dile getirdiler.

Ankara DDSB

İstanbul’da alanlara çıkan Türk-İş İstanbul Şubeleri, TEKEL, itfaiye ve demiryolu işçilerine yapılan saldırıları kınadı ve hükümeti uyardı


Türk-İş İstanbul Şubeleri son günlerde direnen işçilere gelen saldırıları kınamak ve hükümeti uyarmak için Taksim’de bir eylem yaptı. DİSK, KESK ve diğer emek örgütlerinin de destek verdiği eylem için saat 12,30’da Taksim Tramvay Durağı’nda buluşuldu. Buradan İstiklal Caddesi üzerinden Galatasaray Meydanı’na yüründü. Yürüyüş esnasında “TEKEL, itfaiye, demiryolu emekçilerine yapılan insanlık dışı saldırıyı kınıyoruz” yazılı pankart açıldı, “IMF’nin imamı kaça sattın bu halkı”, “Emekçiye kalkan eller kırılsın”, İşçi düşmanı hükümet istifa”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganları atıldı.
Atilay Ayçin; Gerekirse Meclis’i kuşatırız!
Yaklaşık bin işçinin katıldığı yürüyüş sonunda Galatasaray Meydanı’nda bir basın açıklaması yapıldı. Türk-İş tarafından yapılan basın açıklaması öncesinde eyleme destek veren kurumlar adına birer konuşma yapıldı. ilk olarak konuşma yapan Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin, Türk-İş yönetimine seslendi. Türk-İş yönetiminin tavrını eleştiren Ayçin, “içimizde böyle bir başkan, böyle bir yönetim varken devletin bizi denetlemesine gerek yok” dedi. Bugüne kadar hükümetin yaptığı icraatlar karşısında seslerinin yeterince yüksek çıkmadığını belirten Ayçin, “Yeter artık, Ankara’ya da geliriz, Kızılay’ı da işgal ederiz, Meclis’i de kuşatırız” dedi. Ankara’da polisi işçilerin üzerine saldırtan daha sonra da yaptığı açıklamalarla tepki toplayan Ankara Valisi’ne de seslenen Ayçin, “Sizden büyük provakatör var mı? En büyük provakatör Başbakan ve AKP’liler değil mi? diye sordu.
Arzu Çerkezoğlu; AKP emekçileri sefalete sürüklüyor
Ayçin’in ardından DİSK adına konuşan Dev Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, şu anda görüşülen 2010 Bütçesi’nde ve asgari ücret görüşmelerinde işçinin payına yine açlık sınırının altında bir ücret ve sefalet hayatı tasarlandığına dikkat çekti. Emekçilere düşük zammın reva görülmesine rağmen temel hizmetlere ve ihtiyaçlara yüksek miktarlarda zamların yapılacağını belirten Çerkezoğlu’nun sözleri “Zam, zulüm, işkence işte AKP” sloganıyla kesildi. AKP’nin emekçilere dönük saldırılarını her alanda aralıksız sürdürdüğünü dile getiren Çerkezoğlu, Nakliyat-İş Sendikasına yapılan operasyon ve tutuklamaların bunun en önemli göstergesi olduğunu söyledi.
Yunus Öztürk: Şimdi birleşme zamanı
Kesk İstanbul Şubeler Platformu adına bir konuşma yapan Yunus Öztürk ise parça parça yürütülen mücadelelerin artık birleşme zamanı geldiğine dikkat çekerek tüm emekçileri ortak mücadeleye çağırdı.
Türk-İş: Kaba kuvvet, tahammülsüzlüğün, zorbalığın, acizliğin ve diktatörlüğün yöntemidir
Türk-İş İstanbul Şubeleri adına okunan açıklamada ise hakkını arayan işçi ve emekçilere, cop, biber gazı ve tazyikli suyla saldıran ve saldırtanlar kınandı. AKP hükümetinin haklarını arayan TEKEL işçilerine işgalci güç muamelesi yaparak adeta savaş açtığının belirtildiği açıklamada kaba kuvvet, tahammülsüzlüğün, zorbalığın, acizliğin ve diktatörlüğün yöntemidir denildi.
1 Mayıs’ta işçilere uyguladığı şiddetle faşizan yüzünü gösteren AKP’nin, 25 Kasım’da greve giden demiryolu işçilerine, baskın yapılarak tutuklanan Nakliyat-İş yöneticilerine, eczacılara, özelleştirmeye karşı çıkan itfaiye işçilerine ve Tek Gıda-İş Sendikası’nda örgütlü 4/C statüsünde çalışmak istemeyen TEKEL işçilerine yönelik saldırgan tutumunu sürdüğü söylendi.
Gözümüz kulağımız TEKEL işçilerinde
“Türk-İş İstanbul Şubeleri olarak insanca çalışma koşulları için hak arama mücadelesi veren TEKEL işçilerinin, itfaiye işçilerinin, demiryolu emekçilerinin yanında olduğumuzu haykırıyoruz” denilen açıklama gözümüz kulağımız TEKEL işçilerindedir diyerek sonlandırıldı.
Sendika.Org / İstanbul

Tekel işçilerinin ‘inadına direniş‘ şiarlı eylemlerine Türk Polisi yine vahşice saldırdı!

Ankara-Abdi İpekçi parkında özlük haklarını korumak, kitlesel işten çıkarmaları engellemek ve özelleştirmeye karşı gelmek için günlerdir eylem yapan ve sayıları onbinlere ulaşan Tekel işçilerine Türk Polisi yine vahşice saldırdı. AKP Hükümetini faşizmi ve gericiliği daha çok derinleştiren yasal düzenlemelerinden ve idari icraatlarından cesaret alan Türk Polisi, 17 Aralık günü, bu seferde işçilere karşı kullandı.
Bilhassa ‚Özel Tim’den oluşan polis kuvvetleri, CHP ve MHP milletvekillerinin büyük eylem esnasında orda bulunmalarına ve döktükleri ‚timsah gözyaşlarına‘ rağmen, işçilere ve öğrencilere saldırması olaya ayrı bir muhteva kazandırmaktadır. Bazı Milletvekillerin nasibine gaz düşerken, işçilerin payına ise kitlesel dayak, yaralanma ve tutuklanma düştü.
Basında çıkan haberlere bakılırsa; yüzlerce işçiye devlet dayağı atıldı, biber gazı sıkıldı, onlarcası tutuklandı ve yaralandı. Türk-İş Genel Sekreteri ve Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel’in de tutuklananlar arasında olduğu bildiriliyor. İşçilere yapılan saldırının ardından Ankara-Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi´nde dersten çıkan öğrencilerin Atatürk Bulvarını trafiğe kapatmak üzere işçilerle dayanışma eylemine geçmeleri üzerine polis öğrencilere de saldırdı.
‚Bombalı intihar eylemi provokasyonu‘ bahanesiyle ‚orantılı şiddet‘ kullanmak zorunda kaldıklarını belirten Ankara Valisinin halk tarafından istifası istenmektedir. Ankara Valisi Kemal Önal, TEKEL işçilerinin eylemine yapılan polis müdahalesiyle ilgili, "Eğer bu müdahale olmasaydı sizleri, bizleri, çok daha fazla meşgul edecek sıkıntılı günler bekliyordu" şeklinde bir düzmece yalan daha söylemiştir.
Türkiye’de burjuva politik arenası çok ilginç gelişmelere sahne olmaktadır: Bilindiği gibi Bursa-Alpagut Köyü yakınlarındaki Bükköy Madencilik'e ait kömür işletme ocağında geçen hafta perşembe gecesi 19 işçinin ölümüne neden olan grizu patlaması olmuştu. Daha sonra başlatılan soruşturma sonrası tutuklanan 3 kişiden biri olan Genel Müdür Fahrettin Şolpan'ın, savcılıkta verdiği ifadede, patlamanın dinamitten değil, sigaradan kaynaklanabileceğini öne sürerek işçileri suçladığı iddia edilmektedir.
Öte yandan, İstanbul çevresindeki sel felaketi sırasında İkitelli'de bir tekstil firmasına ait servis aracında boğularak ölen 8 kadın işçiyle ilgili ilk duruşma Bakırköy Adliyesi'nde görülmeye başlandı. Halkalı’da 8 işçi kadının öldüğü servis faciası davasının sorumluları firma sahibi Mehmet Cevdet Karahasanoğlu ve idari amir Ferit Öncü, hakim karşısına çıktıkları ilk duruşmada tahliye edildi. Firma sahibi Mehmet Cevdet Karahasanoğlu duruşmada belediyeyi suçlayarak “alt yapı sorunu var” dedi. Servis aracın içinde mahsur kalarak boğulan 8 kadın işçinin aileleri davadan çekildiklerini yineleyip salondan ayrıldılar!!!
TC devletinin ve AKP Hükümeti’nin Kürtlere, İşçilere, Alevilere, Devrimci Sol Muhalefete karşı geliştirdikleri faşist şiddeti boyutlandıran ve gericiliği derinleştiren politika ve uygulamalarından rahatsızlıklarımızı ATİK adına dile getirmek istiyoruz.
Avrupa ilerici kamuoyunu, duyarlı çevreleri ve bireyleri Türkiye ve Türkiye Kürdistan´ında direnen işçi sınıfı ve halkıyla daha fazla dayanışmaya çağırıyoruz!
Yaşasın Enternasyonal Dayanışma!
ATİK (AVRUPA TÜRKİYELİ İŞÇİLER KONFEDERASYONU)

18 Aralık 2009 Cuma

İŞÇİLER DİRENİYOR; DAYANIŞMAYI YÜKSELTELİM, MÜCADELEYİ BÜYÜTELİM!

İşçi sınıfı sermayenin ve devletin kapsamlı saldırılarıyla karşı karşıya. Artık geri dönülemez noktaya gelindi. Ekonomik-sosyal haklarımıza ve örgütlülüklerimize yönelik saldırılar çalışma hakkımızın, ailelerimizin geleceğinin elimizden alınmasıyla daha da pekiştiriliyor. Sermayenin çıkarlarının koruyucusu devlet, polis güçleriyle her geçen gün daha da vahşileşiyor.
Bursa’da 19 maden işçisi göz göre göre ölüme yollandı. Maden şirketinin işçi düşmanlığıyla ünlü patronu bulunamıyor! Kim koruyor ve kolluyor bu patronu? “Her şeye kadir” devlet ve onun kolluk güçleri sözkonusu patronlar olunca neden failleri bulamıyor ya da serbest bırakıyor?
İstanbul’da Ataşehir ve Sancaktepe Belediyesi’nin işten çıkarmalarına, ücret ve hak gasplarına karşı belediye işçileri seslerini yükseltiyor, greve yöneliyorlar.
Yine İstanbul’da Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan itfaiye işçileri sözleşmemelerinin yenilenmemesi nedeniyle işlerini kaybetmekle yüz yüzeler. Gaz bombası ve tazyikli suya karşı direniyor, haklarını arıyorlar.
25 Kasım grevine katıldıkları gerekçesiyle işten çıkarılan arkadaşları için demiryolu işçileri greve gittiler. Devlet 29 demiryolu işçisini daha işten çıkararak cevap verdi. Devlet intikamcı yaklaşıyor, işçiler ise haklarını ve geleceklerini korumakta kararlılar.
Ve Tekel işçileri!.. Çalıştıkları fabrikaların kapatılmasını, işlerini ve geleceklerini kaybetmek istemeyen işçiler günlerdir direniyorlar. Batman’dan, Samsun’dan, Diyarbakır’dan, Tokat’tan, İstanbul’dan ve ülkenin dört bir yanından Ankara’da toplanan Tekel işçileri kışın soğuğunda polisin gaz bombalarıyla, tazyikli suyla gerçekleştirdiği saldırılara göğüs geriyorlar. İçişleri Bakanı polisin silah kullanmadığı gerekçesiyle kendilerini savunuyor. Devlet işçilere aba altından sopa gösteriyor. Ancak işçiler kararlı; “Ölmek Var Dönmek Yok!” diye haykırıyorlar.
Grev ve direnişler yayılıyor. İşçiler sınıf düşmanlarını ve onları koruyan devlet iktidarını çok daha iyi tanıyorlar. Kriz bahanesiyle emperyalist efendilerinin ortaya koyduğu reçeteleri işçiler dayatan egemenler, işçi sınıfına ve ilerici sendikalara gözdağı vermeye çalışıyor. Egemenlere cevabı yine alanlara inen işçiler veriyorlar: “Direne Direne Kazanacağız!”
İşçi sınıfı her geçen gün üzerindeki zinciri atıyor. İşçiler sadece egemen sınıfların üzerlerindeki zincirlerini atmıyor, sarı ve bürokratik sendikaların pasifist, sonuç almaktan uzak çizgilerini de kırıyorlar. “Şimdi ne olacak” sorusunun cevabını işçiler veriyorlar. Onlar dolaysız pratikleri ile öğretiyorlar; şimdi grev ve direnişlerle yürümenin, mücadeleyi daha da büyütmenin zamanıdır! Başka bir çözüm yolu yok! Egemenler ve devlet saldırılarını artırmakta kararlı. İşçi sınıfı ve sendikaların ise daha da kararlı olması gerekiyor.
Şimdi direnişleri birleştirerek dayanışmayı yükseltmenin, mücadeleyi daha da büyütmenin zamanıdır. Direnen işçilere ve sendikalarımıza yönelen saldırıları hep birlikte göğüs gererek püskürtmeliyiz. İşçilere yalnız olmadıklarını, sınıf kardeşlerinin ve ilerici-devrimcilerin yanlarında olduğunu her alanda göstermeliyiz.

Tekel İşçisi Yalnız Değildir!
Belediye ve Demiryolu İşçileri Yalnız Değildir!
Yaşasın Sınıf Dayanışması!
Birlik Mücadele Zafer!

Devrimci Demokratik Sendikal Birlik

Tekel İşçileri: “Ölmek Var Dönmek Yok!”



18 Aralık 2009/Cuma
15 Aralık 2009 günü Ankara’ya gelen binlerce Tekel işçisi AKP önünde başlayan eylemlerini Abdi İpekçi Parkı’nda sürdürdüler. Olumsuz hava koşullarına rağmen mücadele ve hak savaşının verdiği dirençle tüm olumsuzluklarla mücadele eden Tekel işçileri kararlı duruşlarının 3. gününde devletin kolluk kuvvetleri tarafından zor kullanılarak dağıtıldılar.
17 Aralık sabah saatlerinde Ankara DDSB ve Partizan'ın ziyaret ettiği işçiler ile sıcak ve samimi sohbetler edildi. İşçiler bizleri yanlarında görmekten mutlu olduklarını ve her zaman yanlarında olmamızı istediklerini dile getirdiler. “1 Mayıs” bültenimizi ve İşçi Köylü gazetesini verdiğimiz işçiler yayınlara büyük ilgi gösterirken bu mücadelenin sonuna kadar devam edeceğini de dile getirdiler. Gün boyu sloganlarıyla mücadele direncini canlı tutmaya çalışan işçiler, en büyük desteği kadın çalışanlar ve ailelerinin verdiğini söylediler. Aileleri ile görüşmelerinde sıkıntı yaşayan bazı işçiler önümüzdeki günlerde bu haklı direnişlerinde tüm ailelerinin de yanlarına geleceğini ve çocuklarını okula göndermeyeceklerini dile getirdiler. Ziyaretimiz sırasında yol kapama eylemi gerçekleştirmek isteyen Tekel işçileri polisin sert müdahalesi ile karşılaştı. Saat 11:00 sularında 17 işçinin gözaltına alınmasının ardından basının da dışarıda tutulmasına tepki gösteren işçiler polise karsı sloganlarla tepki gösterdi.
Öğlen saatlerinde yaşanan gelişmelerde ise kolluk kuvvetlerinin alanı boşaltın tehdidine karsı Tekel işçileri ; "Ölmek Var Dönmek Yok", "Direne Direne Kazanacağız", “Zafer Direnen Emekçinin Olacak", “Birlik Mücadele Zafer" sloganlarıyla alandan çıkmayacaklarını ifade ettiler. Polis panzerleri önüne kadın işçilerin ve açlık grevine başlayan 24 Tekel işçisinin barikat kurması işçilerin kararlılığını göstermesi açısından önemli bir adımdı. Milletvekillerinin bulunduğu anda polis şefinin yaptığı anonsun ardından panzerlerden sıkılan su ve biber gazlı müdahale ile işçiler dağıtıldı.
Akşam saat 18:30’da Ankara’da bulunan devrimci kurumlar ve demokratik kitle örgütleri Sakarya Caddesi’nde toplanarak işçilere destek vermek amacıyla Türk-İş Genel Merkezi önüne doğru yürüyüşe geçtiler. Genel Merkez önünde yapılan basın açıklaması sırasında "Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz", “Birlik Mücadele Zafer", “Zafer Direnen Emekçinin Olacak" sloganları atıldı. Açıklamada dayanışmanın güçlendiği ve sonuç ne olursa olsun haklar alınıncaya kadar mücadeleye devam şiarının hakim olduğu belirtildi. DDSB ve Partizan'ın işçilere destek mesajının da okunduğu basın açıklamasında, işçiler mesajlar okuduktan sonra da sloganlara büyük bir canlılıkla eşlik ettiler. Alkışlarla verdikleri destek sonrası işçiler sendika genel merkezinde kaldılar. Bazı işçiler ise barınma sorununu kendi imkanlarıyla çözmeye çalıştılar.
Bugün ise 18 Aralık Cuma günü işçiler sabah erken saatlerde sendika genel merkezi önünde eylemlerine devam ettiler. Sık sık atılan sloganlarla seslerini duyurmaya çalışan işçiler halaylar çekerek soğuk havanın etkilerinden biraz da olsun kurtulmaya çalıştılar.

Ankara DDSB

16 Aralık 2009 Çarşamba

Saldırılar Artıyor; İşçiler, Emekçiler Safları Sıklaştırmaya!





DTP'nin kapatılması ile yoğunlaşan saldırılar son 5 günlük periyotta şiddetini gün ve gün arttırmaya devam ediyor. AKP iktidarlı devlet Ankarada Tekel işçilerine, Saraçhanede itfaiye işçilerine,Haydarpaşa Garında demiryolu emekçilerine azgınca saldırıyor. Yine Ataşehir Belediyesi, Sancaktepe Belediyesi İşçileri hakları için meydanlarda sabırlarının taştığını ifade ediyorlar.

TEKEL İŞÇİLERİ ANKARADA HAKKINI ARAMAYA, POLİS ÖLDÜRMEYE DEVAM EDİYOR!

TEKEL’e bağlı fabrikaların kapatılması ve işten atma saldırısına karşı 15 Aralık sabahı Ankara'da AKP Genel Merkezi önünde toplanan ve geceyi burada geçiren Tek Gıda-İş Sendikası üyesi TEKEL işçilerine 16 Aralık günü öğlen saatlerinde Ankara polisi biber gazıyla saldırdı.
Polis saldırısı nedeniyle kalp krizi geçiren bir Tekel işçisi kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.
Ankara Valiliği'nin “yasal olmadığı” gerekçesiyle izin vermediği eylemde, işçiler dün AKP Genel Merkezi önüne gitmek istemiş fakat önleri, genel merkezin yakınındaki Yaşam Sokak’ta polis barikatı ile kesilmişti. İşçiler burada gün boyu beklerken Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu ve beraberindeki tekel işçilerinin temsilcileriyle Devlet Bakanı Hayati Yazıcı arasında bir görüşme gerçekleştirilmişti. Görüşmelerden sonuç alınamayınca işçiler geceyi Ankara'da geçireceklerini ifade etmişlerdi.
Gece 01:00 civarında soğuk hava ve yağış nedeniyle Atatürk Kapalı Spor Salonu’na geçen işçiler sendika yöneticileriyle birlikte geceyi burada geçirdiler.
İki grup olarak eylemlerini sürdüren TEKEL işçilerinin bir bölümü sabah itibariyle Abdi İpekçi Parkı'na geçerek eylemlerine burada devam edeceklerini belirtirken, bir bölümü de AKP Genel Merkezi önüne doğru tekrar yürüyüşe geçti.
AKP Genel Merkez binası yakınındaki Armada Alışveriş Merkezi önünde polis ablukasına alınan işçiler "Ölmek var dönmek yok!", "Emekçiye değil AKP'ye barikat!", "İş ekmek yoksa barış da yok!" sloganları ile polis barikatını protesto etti.
Abdi İpekçi Parkı'ndaki işçiler AKP Genel Merkez binası önüne yürümekte kararlı davranınca polis biber gazıyla işçilere müdahale etti. Müdahale sırasında iki işçi kalp krizi geçirdi. Yaralanan işçiler, hastaneye kaldırıldılar. TEKEL işçisi kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti.
Saldırı ilk değil
TEKEL işçileri 2008 yılının Şubat ayında Türkiye'nin çeşitli illerinden gelerek Özelleştirme İdaresi önünde toplanmışlar gün boyu süren bekleyişlerinin ardından polis terörüyle karşılaşmışlardı. Geçtiğimiz haftalarda çeşitli illerde kitlesel ve militan eylemlere imza atan TEKEL işçileri birçok yerde polisin gaz bombalı, coplu saldırısına maruz kalmışlardı.
Maden işçilerinden TEKEL işçilerine destek!
Diğer yandan, Türk-İş'e bağlı Genel Maden-İş Sendikası, Tek Gıda-İş'in eylemine destek vermek için Türkiye genelinde iş yavaşlatacağını duyurdu.

DEMİRYOLU EMEKÇİSİNE POLİS SALDIRISI...!

KESK ve Kamu-Sen’in “toplu sözleşme ve grev hakkı” talebiyle 25 Kasım’da gerçekleştirdiği bir günlük uyarı grevinin ardından demiryolu emekçilerini soruşturma ve görevden uzaklaştırma terörüyle yıldırmak isteyen TCDD yönetimine memurlar yine grevle yanıt verdi. Gece saatlerinde greve başlayan kamu emekçilerine polis saldırdı.
TCDD tarafından görevlerinden geçici olarak uzaklaştırılan 10’u KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) üyesi, 6’sı Türk Ulaşım-Sen üyesi olmak üzere toplam 16 demiryolu emekçisinin işe iadeleri talebiyle çeşitli illerde 15 Aralık 2009 Salı akşamı tren seferleri durdu.
Grev, İstanbul Haydarpaşa Garı’ndan saat 22.00’de kalkması gereken Anadolu Ekspresi’nin durdurulmasıyla başladı. Gara yığınak yapan polis, 00.45 sıralarında polis grevcilerden garın boşaltılmasını istedi. Bu dayatmanın yerine getirilmemesi üzerine grevcilere saldıran polis, BTS üyesi Ahmet Tuna, Türk Tarım Orman Sen İstanbul Şube Başkanı İ. Okay Yıldırım ve dayanışma için garda bulunan 2 üniversite öğrencisi gözaltına aldı. Saat 01.30 civarında da BTS İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Hasan Bektaş gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı. Grevci memurların gar önündeki bekleyişi devam etti.Yaşanan saldırının ardından KESK Genel Başkanı Sami Evren düzenlenen basın açıklamasıyla olayı kınadı. Polisin grev kırıcılığı yaptığını söyleyen Evren, 16 BTS’li işe iade edilene kadar mücadelelerinin devam edeceğini söyledi.

25 Kasım grevinin ardından gelen soruşturma ve cezalara karşı anlamlı bir yanıt olan grev tüm baskı ve engellemelere rağmen devam etti. BTS, çeşitli illerde başlayan grev uygulamasının İstanbul,Adana,AnkarA,Diyarbakır,Kurtalan,İzmir,Konya,Adapazarı ve bir çok ara istasyonlu ilde aktif bir şekilde yapıldığını duyurdu.

SARAÇHANEDE iTFAİYECİLERE POLİS SALDIRISI...!

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan 5 bin 400 itfaiyecinin 898 tanesinin sözleşmesi yeni yılda bitiyor. Sözleşmelerinin bitimiyle işlerini kaybetme riski bulunan Belediye-İş Sendikası üyesi itfaiyeciler bugün bir eylem yaparak, kadrolu olmak, İstanbul itfaiyesinin taşeronlaştırılarak özelleştirilme girişimlerinin son bulmasını istedi. Fakat itfaiyecilere polis biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne Bağlı Bimtaş A.Ş.’deki sözleşmeli bitecek olan itfaiyeciler bugün saat 11.00 sıralarında Fatih İtfaiye Grup Başkanlığı'nın önündeki Fatih Anıt Park'ta toplanmaya başladı. Yaklaşık 500 itfaiyeci ve Belediye-İş Sendikası yetkililerinin başlattığı eyleme Onarımı süren Fatih İtfaiye Grup Başkanlığı'ndaki itfaiyeciler de destek verdi. Buradan Büyükşehir Belediye’sine yürümek isteyen itfaiyecilere polis engel oldu. Polisin engellemesi karşısında yürüyüş konusundaki kararlılıklarını sürdüren itfaiyecilere bu kez biber gazı ve tazyikli suyla saldırıldı. Saldırı sırasında yaşanan arbede esnasında aralarında Türk-İş İstanbul Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak’ın da olduğu bazı itfaiyeciler hafif şekilde yaralandı.
İşçilerin kararlılığı sonunda polisi geri adım attırdı ve işçiler Büyükşehir Belediyesi önüne gelerek basın açıklamasını yaptı.

SANCAKTEPE BELEDİYE İŞÇİSİNİN SABRI TAŞIYOR!

DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikası, Sancaktepe Belediyesi'nin toplu sözleşme şartlarını yerine getirmemesini protesto etti. İşçiler, haklarını alana kadar mücadele edeceklerini ifade etti.
Sancaktepe Belediyesi önünde bir araya gelen yaklaşık 200 işçi, “İşçiyiz haklıyız kazanacağız” yazılı pankart açtı.
Yetkili sendika yok sayılıyor
Genel-İş Sendikası İstanbul 2 No'lu Şube Başkanı Nevzat Karataş, belediyede yetkili sendika olmalarına rağmen yok sayılmak istendiklerini belirtti. 29 Mart yerel seçimlerinde Sarıgazi, Samandıra ve Yenidoğan belediyelerinin Sancaktepe belediyesine katıldığını katırlatan Karataş, 29 Mart yerel seçimlerinden bu yana sosyal haklarını alamadığını vurguladı.
Karataş, Belediye Başkanı İsmail Erdem'e yakınlığıyla bilinen Hak-İş'e bağlı Hizmet-İş Sendikası üyelerinin sosyal haklarının ise eksiksiz ödendiğine dikkat çekti. Şube Başkanı, “Bunun adı çalışanlar arasında ayrımcılık yapmak değil midir? Kazanılmış hakların gasbı değil midir? Bunun adı yasaları hiçe saymak değil midir?” diye sordu. Karataş, toplu sözleşme şartlarının bir an önce yerine getirilmesini istedi. Haklarını alana kadar mücadele edeceklerini belirtti.
CHP de AKP de sermayenin hizmetinde
Genel-İş Toplu İş Sözleşmesi Daire Başkanı İsmail Özhamarat ise sermayenin işçi sınıfına yönelik saldırılarının artarak devam ettiğini belirtti. Özhamarat, “CHP'si de AKP'si de sermayenin çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapıyorlar. Kimse işçi hakkından, demokrasiden bahsetmesin. İzmir'de Kent AŞ işçilerini işten atan CHP'li belediye değil mi? AKP, yetkili sendikayı yok saymıyor mu? Bunların birbirinden ne farkı var. Hepsi emekçi düşmanı” diye konuştu. Özhamarat, sermayenin saldırılarına karşı işçi sınıfına birlikte mücadele etme çağrısı yaptı.
Sancaktepe halkının da destek verdiği eylemde, emekçiler sık sık, “Direne direne kazanacağız” “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Başkan şaşırma sabrımızı taşırma” sloganlarını attı.

kizilbayrak.net-atilim ve sendika.org'dan alınmıştır.

15 Aralık 2009 Salı

ATAŞEHİR BELEDİYESİNDE GREVE DOĞRU!


DİSK / Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 1 No'lu Şube, Ataşehir Belediyesi'ndeki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanmasını ve bu süreç içerisinde 47 sendika üyesi işçinin iş akitlerinin feshedilmesini Ataşehir Belediyesi önünde gerçekleştirdikleri eylemle protesto etti. Kararlı olduklarını vurgulayan işçiler gerekirse greve çıkacaklarını ifade ettiler.

Yaklaşık 100 kişinin katıldığı eylemde “İşçiyiz, haklıyız, kazanacağız / Genel-İş Sendikası 1 No'lu Şube” pankartı açıldı.

DİSK-Genel-İş imzalı “ Toplu sözleşme hakkımız ,grev silahımız”, “Sermaye dostu, işçi düşmanı Battal İlgezdi”, “Emek en yüce değer dediniz işçileri işten attınız” yazılı dövizlerin taşındığı eylemde basın açıklamasını Genel-İş Sendikası 1 No'lu Şube Başkanı Şahan İlsever gerçekleştirdi. İlsever, toplu iş sözleşmesinin tıkanma noktasına geldiğini belirtirken, belediyenin işçiler üzerinde baskı kurarak 47 işçiyi emekli olmaya zorladığını belirtti. Bunun açıkça işten çıkarma anlamına geldiğini söyleyen İlsever, mücadeleye devam edeceklerini ve yılmayacaklarını ifade etti. Greve hazır olduklarını belirtti.

Eylemde “Sekiz aylık icraat bizleri işten attı!”, “Demokrasi dediler, bizi işten ettiler!”, “AKP böldü, CHP işten attı!”, “Battal İlgezdi ilk işi işçiyi ezdi!”, “Sözleşme hakkımız, grev silahımız!” sloganları atıldı.

Basın metninin okunmasının ardından Genel-İş Eğitim Daire Başkanı ve Toplu sözleşme Başkanı birer konuşma yaptılar.

TEKEL İŞÇİLERİ ANKARADA EYLEMDE!







Tek Gıda-İş üyesi TEKEL işçileri güvenceli iş talebiyle Ankara'da. Binlerce işçi polisin engellemelerine rağmen AKP Genel Merkezi önünde toplandı. İşçilerin eylemi sürüyor.
Tek Gıda-İş’li işçiler AKP önünde eylemini sürdürüyor
31 Ocak'ta kapatılacak Tekel'e ait işyerlerinde çalışan işçilerin sözleşmeli 4-C kadrosuna geçirilmesini protesto eden sendikalı işçiler Ankara'ya ulaştı. Sabah saatlerinden bu yana Ankara dışında tutulan işçiler polisin engellemelerine rağmen AKP Genel Merkezi'ne ulaşmayı başardı. İşçilerin eylemi halen sürüyor.
İl çıkışlarında otobüsler durduruldu
Dün (14 Aralık) akşam yola çıkan işçiler il çıkışlarında da engellenmeye çalışıldı. İstanbul'da işçiler 3 ayrı yerde yolu kapatarak engellemeleri protesto etti.
Valilik yasakladı!
Öte yandan AKP Genel Merkezi'nin etrafında çok sayıda Çevik Kuvvet polisi ve panzer bekletirlirken Ankara Valiliği Tek Gıda-İş'in eyleminin yasal olmadığı gerekçesiyle yaptırılmayacağını dün açıklamıştı.
"Sonuç alıncaya kadar Ankara'dayız"
Türk-İş Genel Sekreteri,Tek Gıda-İş Genel Başkanı Mustafa Türkel'le yaptığımız görüşmede, işçilerin halen belirli noktalarda engellenmeye çalışıldığını buna karşın işçilerin ve ailelerinin kararlı tutumlarıyla valiliğin ve polsin bu tutumunun boşa çıkarıldığı belirtildi. Türkel, Tekel işçisinin bugün Türkiye'nin bir çok yerinden gelerek iş güvencesi için, 4C'li çalışma dayatmasına karşı Ankara'da olduğunu belirtti. AKP hükümetinin yasal düzenlemeleri yapması için burada olduklarını ifade eden Türkel, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Tekel işçilerine yönelik tutumunu protesto ettiklerini söyledi. Mustafa Türkel Tek Gıda-İş üyesi Tekel işçilerinin ve onlara destek verenlerin sonuç alıncaya kadar burada olmakta kararlı olduğunu ve Ankara'dan ayrılmayacaklarını vurguladı.Bu arada işçiler" ölmek var dönmek yok" sloganlarıyla kararlılıklarını gösterdiler.
Tekel işçileri AKP Genel Merkezi önünde eylemlerine başladı. Sendika yönetimi ile emek ve demokrasi güçleride AKP genel merkezi önünde.
AKP önündeki eylem sürüyor!
Farklı illerden gelen binlerce Tekel işçisi özlük haklarının geri verilmesi ve kadrolu iş talebiyle AKP Genel Merkezi önündeki eylemini sürdürüyor. Kadın işçilerin eyleme katılımının çok yoğun olduğu gözlenirken, işçiler kararlı olduklarını sık sık dile getiriyorlar.
İşçiler gece AKP önünde!
Gün boyu yapılan görüşmeler sonucu taleplerinin kabul edilmediğini açıklayan Tek Gıda-İş Sendikası yöneticileri sonuç alıncaya kadar Ankara'da olacaklarını yinelediler. Tekel işçileri dondurucu soğuğa rağmen geceyi AKP Genel Merkezi önünde geçirecek.

sendika.org

14 Aralık 2009 Pazartesi


BASIN AÇIKLAMASINA DAVET



DİSK/Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 1 Nolu Şube olarak, Ataşehir Belediyesindeki toplu iş sözleşmesi görüşmelerimizin uyuşmazlıkla sonuçlanması ve bu süreç içerisinde 47 üyemiz işçinin iş akitlerinin feshedilmesi sebebiyle, işçi hakları ihlallerinin yoğunlukla yaşandığı Ataşehir Belediyesinde GREVE doğru gidiyoruz.

Bununla ilgili olarak, emekten yana olan tüm kişi ve kurumları 15 Aralık 2009 Salı günü saat 12.30’da Ataşehir Belediyesi önünde yapacağımız basın açıklamasına destek vermeye çağırıyoruz.

Yaşasın Örgütlü Gücümüz…….

Yaşasın DİSK/Genel-İş….

DİSK/GENEL-İŞ SENDİKASI

İST.AND.YK. 1 NOLU ŞUBESİ

11 Aralık 2009 Cuma

KAPİTALİZMİN KAR HIRSI 19 CAN DAHA ALDI...!



Bursa'da Mustafakemalpaşa İlçesi'nin Alpagut Köyü Devecikonağı mevkiinde bulunan Bükköy Madencik ve Turizm Anonim Şirketi'ne ait kömür ocağında, 10 Aralık 2009, akşam saat 19.30 civarında grizu patlaması oldu. Madende, göçük altnda kalan 19 işçi hayatını kaybetti.

Madende 220 metre yerin altında, 16.00- 24.00 vardiyasında görevli 32 işçi bulunuyordu. Saat 19.30'da meydana gelen patlamanın ardından, patlama bölgesine uzak bulunan 13 işçi kendi imkanlarıyla çıktılar.
Kapitalizmin kar hırsı adeta bir katliam daha gerçekleştirdi. İş Güvenliği açısından daha öncede Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın Mayıs ayınd yaptığı teftişlere göre uyarılan ve Aralık ayına kadar eksikliklerin giderilmesi istenmesine karşın şirketin tedbirsizliğindan dolayı 19 işçi kardeşimiz can verdi. Teftişten devamlı çalışan maden şirketinin eksikliklerini gidermesi için 6 ay süre belirlemesi bile işçi sağılığına-canına " ne denli önem verildiğinin en ciddi göstergesi olsa gerek. Kapitalizm var oldukça katliam gibi işçi ölümlerinin yaşanması kaçınılmazdır. Kömür ocaklarında 1955-2009 yıllarındaki iş kazalarında 2 bin 687 işçi öldü, 326 bin 321 işçi yaralandı.

ŞEKER FABRİKALARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİNE HAYIR!





Türkiye Şeker Fabrikaları’na ait Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba Şeker fabrikalarınn özelleştirilmesi karşısında Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çiftçi-Sen) basın açıklaması yaptı.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi yanlıştır denilen açıklamada şunlar kaydedildi.

Türkiye tarımında piyasayı üretici ve tüketici lehine düzenlemek amacıyla destekleme alımı yapan, üreticilere girdi sağlayan tarımsal KİT’ler 80’lerden bu yana özelleştirildi ve özelleştirilmelerine devam ediliyor. Özelleştirme adı altında bunların pek çoğu da kapatıldı. Tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesinden sonra çalıştırılması da kapatılması da çiftçilerin yararına olmadı.

Son olarak özelleştirilen KİT’ler arasına altı adet şeker fabrikası katıldı. Kalanların da özelleştirilmelerine devam edilecek veya kapatılacak!

Özelleştirilen bu şeker fabrikalarının çalıştırılmaması halinde Türkiye tarımı şekerpancarı gibi önemli bir münavebe bitkisinden yoksun kalacak. Şeker pancarı öyle bir münavebe bitkisidir ki, kendisinden sonra ekilen buğdayın verimliliğini %20 oranında artırır. Ekilemeyen şekerpancarı alanı oranında buğday verimliliğimiz %20 oranında gerilemiş olacak. Temel besin maddemiz olan buğdayda dışa bağımlılığımız daha da artacak. Şekerpancarı ekiminin durması veya azalması halinde besicilerimiz, nakliye sektörümüz (özellikle kamyoncular) ve kendi tarlasında çalışarak kırlarda tutunmaya çalışan köylüler, kentte iş bulamayan mevsimlik işçi olarak çalışanlar büyük darbe yiyecek. İşsizlik ortamında iş ve aş kapıları kapanacak.

Özelleştirilen bu fabrikalarımız potansiyeli büyük, kazanç getiren ve getirdiği kazançla diğer fabrikalarımızın üretime devamını sağlayan fabrikalarımızdı. Böylelikle diğer şeker fabrikalarımızın sosyal dengeyi sağlama görevi görmeleri sağlanıyordu. Bugün en karlı olanların özelleştirilmesi, belki de yarın kalan fabrikaların kapatılmasının yolunu açacak.

Onun için Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi basit bir el değiştirme değildir. Türkiye tarımına şirketlerin egemen kılınması çiftçilerin tasfiyesidir, şeker fabrikalarının özelleştirilmesini derhal durdurmalıdır!

22 Kasım 2009 Pazar

YAŞASIN 25 KASIM EMEKÇİ GREVİ!






KAMUOYUNA…


Egemenlerin global mali kriz ile beraber faturasını işçi sınıfı ve emekçilere çıkarmak için arttırdığı ekonomik-siyasal ve askeri saldırıları hiç durmadan devam etmektedir. Daha fazla yoksulluk, daha fazla sömürü, daha fazla işsizlik ve daha fazla hak gaspı anlamına gelen bu saldırıların bir yandan da “Yeni Sendika ve Toplu İş Sözleşmesi” yasalarıyla hukuki altyapısını örmeye çalışan Emperyalistler ve onların yerli uşakları, gün ve gün işçi ve emekçilerin yaşamlarını karabasana çevirmeye çalışmaktadırlar.
Gün geçtikçe büyüyen işsizler ordusu, har(a)çlarına zam üstüne zam yapılan üniversite öğrencileri, ekemez biçemez duruma getirilen yoksul köylüler, maaşlarına elektrik,su,doğalgaz ve ulaşım zam oranından çok küçük zaman yapılan emekçi memur, işçi ve emekliler bir avuç asalak sınıfın karı için adeta yoksulluğa-açlığa mahkum edilmeye çalışılıyor. Çalışma süreleri uzatılarak,ücretler düşürülmeye çalışılarak ve hükümet İşsizlik Sigorta Fonunda birken parayı sermayeye aktararak patronların ekmeğine yağ sürüyor.
Özellikle bu süreçte sendikaların görevi tarihsel olarak daha belirgin ve önemli bir hal alırken; ne yazık ki mevcut sendikaların bir çoğu bu önemli misyonu yürütmekten uzak bir yerde duruyor. İşçi sınıfı ve emekçilerin kazanılmış haklarına göz diken AKP’nin karşısında direngen ve kararlı bir duruş sergile-ye-meyen sendika yönetimleri AKP’nin daha çok pervasızlaşmasına dolaylı veya dolaysız zemin hazırlamaktadırlar.
Özellikle yıllardır neo-liberal politikalar ekseninde “esnek üretim” vb uygulamalarla yeniden şekillendirilmeye, esasta daha çok sömürülmeye çalışılan emekçiler bu süreçte diğer kesimler gibi canları en çok yanan çalışan kesimi oluşturuyorlar. Mevcut yasalar emekçi memurların çalışma ve sendikal durumuna yanıt vermekten çok uzaktır. Ve yeni saldırılara yanıt olarak artık seslerini “TİS ve Grev” hakkı için daha yüksek haykırmak için 25 Kasımda greve gidiyorlar. Üretimden gelen güçlerini kullanarak , yaşamı durdurarak greve gidiyorlar. Postada, okulda,maliyede,adliyede,hastane ve ülkenin bir çok işkolundaki emekçi memurlar 25 Kasım da insanca yaşam ve sendikal haklar için tüm emekten yana, emekçiden yana halkı 25 Kasımdaki “grevlerine” davet ediyorlar. “Okullara,postaneye,maliyeye,havaalanına vb. gitmeyin!” ,”grevimize destek verin1” çağrısında bulunuyorlar. “Ancak üretimden gelen gücünü kullanan örgütlü emekçiler haklarını kazanacaktır” bilinciyle bizde Devrimci Demokrat Sendikal Birlikten Emekçiler olarak tüm emekçi kardeşlerimizin yanında saflarda yerimizi alacağımız belirtmek isteriz. Zafer örgütlenen,birleşen ve direnen emekçinin olacaktır!
Yaşasın 25 Kasım Grevi!
Yaşasın Sınıf Dayanışması!
Birlik-Mücadele-Zafer!


DEVRİMCİ DEMOKRATİK SENDİKAL BİRLİK EMEKÇİLERİ

6 Kasım 2009 Cuma

Cesur Çuval işçilerinden eylem çağrısı...!


Kartal'da bulunan Cesur Çuval'da çalışan işçiler işten atma saldırısı ve hak gasplarına karşı mücadele ediyorlar.

Cesur Ambalaj işçileri gaspedilen hakları ve maruz kaldıkları baskılara karşı, Cesur Çuval patronundan ve görevini yapmayan sendika başkanlarından hesap sormak için 7 Kasım Cumartesi günü Taksim Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirecekler.
Basın açıklaması:
Tarih: 7 Kasım Cumartesi
Saat: 15:00
Yer: Taksim Meydanı

Tüm ilerici, devrimci sendika ve kitle örgütlerine:
Basına ve kamuoyuna

Bizler Cesur Ambalaj A.Ş.'de çalışan ve atılan işçileriz.

Bir seneyi aşkın bir zamandır çalıştığımız Cesur Çuval fabrikasında patronun kazanılmış sosyal haklarımıza yönelik saldırısına maruz kalıyoruz. Bu süre zarfında üç ikramiyemiz gasp edildi, yakacak, erzak vb. haklarımıza el konuldu ve aynı zamanda ücretlerimiz kuşa çevrilerek ödendi.
Bizler gece gündüz durmadan üç vardiya ve yoğun mesailerle çalıştığımız, günde tonlarca malı yurt içine ve yurt dışına gönderdiğimiz halde, gasp edilen bu haklarımızın verilmeyişini Cesur Çuval patronu Mehmet Cesur krizin etkileri olarak tanımlıyor. Krizi bahane göstererek elimizdeki son krırıntılara da göz dikenler trilyonluk bir iplik makinesini İran'da kurulu bulunan fabrika için satın alabiliyorlar.
Cesur Çuval, krizi işçilere saldırıya dönüştürmekte ve kazanılmış hakların tırpanlanmasına bir örnektir. Gerçekte üretim hacmi durmadan büyüyen hatta halen işçi alımına devam eden bu firmada on yıllık bir usta makineci ancak asgari ücretten on, yirmi lira fazlasına çalışmaktadır.
Yaşanan bu saldırılar karşısında özellikle de ücretlerimizi zamanında alabilmek için ilk olarak 5 Ekim tarihinde bir gün iş durdurduk. Ağustos ayının maaşlarını ancak bu eylemle alabildik. Gerçekleştirdiğimiz bu eylemde patron bundan sonra maaşların düzenli ödeneceği sözü vermesine rağmen bu sözünü yine tutmadı.

Bu tablo üzerine 4857 sayılı iş kanununun 34. maddesinden doğan ve işçinin ücretini zamanında alamadığı taktirde üretimi durdurma hakkına dayanarak 26 Ekim pazartesi günü sabah 07:00 vardiyasının başlamasıyla beraber işi dururduk. İş durdurma eylemine bu sefer sadece üç bölüm katılınca patron saldırıya geçti ve vardiya bitişi öncü işçi arkadaşlarımızdan birini 25. maddeden tazminatsız işten attı. 15:00 vardiyası daha başlamadan bu vardiyadan da iki öncü işçi arkadaşımız aynı maddeden ve aynı gerekçeyle işten çıkartıldı. Ve gün içinde 23:00 vardiyasından bir arkadaşımız ve daha sonrada üç arkadaşımız daha işten çıkartılmış oldular.

Patronun bizleri işten atma gerekçesi işçileri kışkırtmak, yasadışı grev örgütlemek ve bildiri dağıtmaktır. Burada yasadışı bir uygulama yapılmıştır ama bunu yapan biz işçiler değil patronun, yani Mehmet Cesur'un ta kendisidir.
Bizlerin haklarını ve ücretlerini çaldığı yetmemiş gibi bizleri gayri yasal bir biçimde işten çıkartarak haklarımızı savunmamızı engelleyebileceğini zannetmiştir.
Bizler Cesur Çuval işçileri olarak 2004 yılının Ocak ayında çalışma koşullarımızı düzeltmek için örgütlendik ve DİSK Tekstil Sendikası’na üye olduk. Sendikalaşma sürecimizde atılan işçi arkadaşlarımızla beraber bizlerde üretimi durdurarak hep birlikte eyleme geçtik. Üç gün süren direnişimizin ardından DİSK Tekstil Sendikası Başkanı ve Süleyman Çelebi Cesur Çuval patronu ile sözleşmeye oturdu. Ama bu sözleşme bir satışla sonuçlanarak 68 işçi arkadaşımızın işine son verilmesi ile sendika içeri girmiş oldu.
O zamandan sonra bir toplu sözleşme yapıldı fakat bu sözleşmenin hükümleri fabrikada uygulanmadı. Sendika bu hükümleri uygulama adına bir gün olsun gayret göstermedi. Hatta o dönem sendikaya üye olan işçiler dışında bir işçiyi dahi sendikaya üye yapmadılar. Bugün bin civarında çalışanı olan bu fabrikada sendikalı işçi sayısı yüz elliyi geçmez. O zamandan bu zamana ücretlerimizdeki sendika kesintisinin dışında sendikanın ne adını ne de kendini fabrikada görebildik. Bu son yaşanan süreçte de karşılaştığımız saldırılara ve hakgasplarına karşı gerçekleştirdiğimiz eylemlerde sendika ne bir kez olsun bizleri aramış ne de yanımıza gelmiştir.

Tüm kamuoyu önünde bu yaşanan süreci anlatmak Cesur Çuval patronundan hesap sormak, görevini yapmayan sendika başkanlarından hesap sormak için 5 ve 7 Kasım tarihlerinde eylemde olacağız. Tüm ilerici, devrimci, sendikaları, kitle örgütlerini, direnişçi işçi kardeşlerimizi ve basın emekçilerini yanımızda görmek ve eylemimize destek olmaya çağırıyoruz.

DİRENİŞTEKİ KARARLILIK VE COŞKU ETKİNLİĞEDE YANSIDI...!


Esenyurt Belediyesi’nde sendikalı oldukları için işten atılan belediye işçileri 76 gündür, Esenyurt Belediyesi önünde ve çeşitli merkezi yerlerde eylem ve etkinlikler gerçekleştirerek haklarını savunuyorlar.

Direnişin 76. gününde, Belediye-İş 2 No’lu Şube bir dayanışma etkinliği gerçekleştirerek, belediye işçileri işe geri dönene kadar mücadele edeceklerini haykırdı.

Esenyurt’ta bulunan Yorum Düğün Salonu’nda 1 Kasım günü gerçekleştirilen etkinliğe İSG, Halkalı Kağıt, Sinter Metal, Entes, Okmeydanı SSK direnişçilerinin yanısıra yüzlerce işçi ve emekçi katıldı. Ayrıca etkinliğe Belediye İş Sendikası 1 ve 5 No’lu, Tüm Bel-Sen 1 No’lu, Eğitim-Sen 1 No’lu, Deri İş Genel Merkez ve Tuzla Şube Yöneticileri destek verdiler.

Salonda “Sendikal hakkımız engellenemez!”, “Yolsuzluk ve yoksulluğa hayır!”, “Özgürlük mücadele eden işçilerle gelecek!” pankartları ile , “Hak gasplarına ve rantçılığa karşı direnen emekçilerin yanındayız! / Esenyurt’ta direnen belediye işçileri ve Pazar emekçileri ile dayanışma platformu!” pankartı yer aldı. Kürsüye ise “Belediye-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube” pankartı asıldı.

Saat 13.15’te başlayan etkinlikte açılış konuşmasının ardından Bitlis Yöresi halk oyunları ekibi folklor gösterimi sundu. İlgiyle izlenen folklor gösteriminin ardından direnişçi belediye işçisi Fatih Albayrak bir konuşma yaptı.

Albayrak yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“76 gündür sürdürdüğümüz haklı direnişimizin zorlu geçeceğini biliyorduk. Genel merkezimiz ve direnişimize destek verenlerin yardımıyla direnişimiz daha da güçlendi. İşten atılanların sadece bizler olmadığını gördük. Bizler baskılara rağmen buradayız. Direnişe destek verenlere teşekkür ediyoruz.”

Sonrasında Belediye-İş Sendikası yöneticilerinden Erdoğan Kepeli kısa bir konuşma yaptı. Kepeli yaptığı konuşmada, “Tarihte direnenler hep kazanmamıştır ama kazananlar hep direnenler olmuştur. Esenyurt Belediye işçileri de kazanacaktır” dedi.

Ardından Grup İsyan Ateşi sahneye çıkarak ezgileriyle direnişe destek verdi. İsyan Ateşi’nin ezgileriyle çekilen halayların ardından Belediye-İş Sendikası 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm bir konuşma yaptı.

Gülüm yaptığı konuşmada son 1 yılda kapitalizmin yaşadığı kriz nedeniyle 1,5 milyon kişinin işten atıldığını, TİS’lerde sıfır zamlara “evet” denildiğini sendikaların bu saldırılara karşı yeteri kadar mücadele etmediğini vurguladı. Gülüm ayrıca esnek çalışmanın yasallaştığını, sağlığın paralı hale getirildiğini, kıdem tazminatının gaspı ve sendikalar yasasıyla ellerinde kalan hakları alarak, işçilerin kölece çalıştırılmak istendiğini belirtti. Direnişe başından beri destek sunan işçi emekçilere, kitle örgütlerine teşekkür ederek konuşmasını sonlandırdı.

Hasan Gülüm’ün ardından Esenyurt’ta direnen belediye işçileri ve pazar emekçileri ile dayanışma platformu adına bir konuşma yapıldı. Yapılan konuşmada Esenyurt belediye işçilerinin direnişi selamlandı ve direnişin sonuna kadar işçilerle birlikte mücadeleyi büyüteceklerini belirtti. Direnişe destek verme, sınıf dayanışmasını yükseltme çağrısıyla konuşmasını sonlandırdı.

Platform adına yapılan konuşmanın ardından EMEP ve DDSB’nin etkinliğe gönderdiği mesajlar okundu. Ardından Servet Kocakaya Kürtçe ezgiler seslendirdi. Kocakaya’nın söylediği şarkılarla beraber halaylar çekildi. Çekilen halayların ardından Yurtiçi Kargo, Okmeydanı SSK direnişçi işçileri ve Tekstil-Sen’in etkinliğe gönderdiği mesajlar okundu. Okunan mesajların ardından UİD-DER tiyatro grubu, “Hamdolsun direnişteyiz!” adlı oyunu sergilediler. Oyun izleyicilerden büyük beğeni topladı. Yurtsever Cephe İşçi Birliği ve PARTİZAN’‘ın gönderdiği mesajlarla etkinlik devam etti.

Grup Munzur’un söylediği marşların ardından Esenyurt İşçi Kültür Evi bünyesinde kültürel faaliyet gösteren Tanyeli şiir grubu, okudukları şiirlerle mücadeleye çağırdılar. Direnişçi işçilerin gerçekleştirdiği etkinlik Erdal Bayrakoğlu’nun söylediği şarkılarla devam etti. Etkinlik çekilen horonların ardından sona erdi.

Etkinlik boyunca, “Yaşasın Esenyurt direnişimiz!”, “Yılgınlık yok, direniş var!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “Sendika hakkımız direnerek alırız!”, “Direniş sürüyor, dayanışma büyüyor!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.

5 Ekim 2009 Pazartesi

İMF/Dünya Bankası toplantılarına karşı SOKAĞA, EYLEME!


IMF VE Dünya Bankası Krşıtı Birlik bir bildiri yayınlayarak 6 ve 7 Ekim tarihlerinde İstanbulda yapılacak eylemlere tüm işçi ve emekçi halkı davet etti.

"İstanbul’da toplanan İMF ve Dünya Bankası emperyalistleri 6-7 Ekim tarihlerinde yıllık toplantılarını gerçekleştirecekler. Bir haftadır ülke genelinde gerçekleştirilen protestolar 6 ve 7 Ekim tarihlerinde en üst noktasına ulaşacak.

Haftalardır “İMF/DB defol!” şiarıyla protestolarını sürdüren İMF ve Dünya Bankası Karşıtı Birlik olarak biz de 6 ve 7 Ekim günlerinde Kongre Vadisi’ni kuşatmak için eylem alanlarında olacağız.

6 Ekim’de DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından saat 11.00’de Taksim’de gerçekleştirilecek kitlesel protestoya katılacak ve eylemin ardından Taksim’den Kongre Vadisi’ne yürüyeceğiz.

7 Ekim’de ise saat 10.00’da Pangaltı’da, AGOS gazetesi önünde toplanacak ve Kongre Vadisi’ne yürüyeceğiz.

Tüm işçileri, emekçi halkı ve basın emekçilerini eylemimize destek vermeye çağırıyoruz.

Kitlesel protesto ve Kongre Vadisi’ne yürüyüş

Tarih: 6 Ekim 2009 Salı

Yer: Taksim Gezi Parkı

Saat: 11.00



Kongre Vadisi’ne yürüyüş

Tarih: 7 Ekim 2009 Çarşamba

Yer: AGOS gazetesi önü / Pangaltı

Saat: 10.00"

DİSK GENEL BAŞKANI SÜLEYMAN ÇELEBİYE SİLAHLI SALDIRI!


DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi 5 Ekim günü sendikanın Genel Merkez binasında Rıza Tuçbilek isimli kişi tarafından saldırıya uğradı.ayağına 5 kurşun isabet eden Çelebinin durumunun iyi olduğu aynı gün saat 19:00 civarında DİSK yönetimi tarafından Florance Nightingale Hastanesi önünde yapılan basın açıklandı. Basın açıklması öncesi aralarında Deri-İş Genel Merkezi,Tuzla Deri-İş,Genele-İş Bölge,Genel-İş 1 Nolu Şube,Belediye-İş 2 Nolu Şube yöeticilerininde bulunduğu bir çok sendika yöneticisi-temsizlcisi hastane giriş kapısından "Baskılar bizi yıldıramaz-İnadına sendika inadına DİSK-Faşizme karşı omuz omuza,Başkana uzanan eller kırılsın,Kurtuluş yok tek başına , ya hep beraber ya hiç birimiz" sloganları eşliğinde hastenenin önüne yürüş yaparak protesto gerçekleştirdiler.
Olay sonrası Polis 155'in olay mahaline gelmemesi,saldırganın gayet soğukkanlı tavırları ve özellikle IMF-DB protestoları öncesi saldırının gerçekleşmiş olması DİSK yöneticilerininde açıklamalarında dikkat edilmesi gereken ayrıntılar olarak açıklandı. DİSK Yönetimi tarafından en kısa zamanda Süleyman Çelebinin sağlığına kavuşacağını ve bir açıklmaa yapacağı bildirildi.

3 Ekim 2009 Cumartesi

DİRENİŞ SÜRÜYOR, KORKULARI BÜYÜYOR!



Belediye-İş Sendikası 2 No’lu Şube’nin öncülüğünde direnişteki Esenyurt Belediyesi işçileriyle bir araya gelen sivil toplum örgütleri ve siyasi parti temsilcileri, devrimci demokratik kurumlar bir basın açıklaması ile 2 Ekim günü Belediye Başkanının Saldırısını protesto ettiler.

"Yılgınlık yok,direniş var-direne direne kazanacağız-sendika hakkımız,diredirene kazanacağız-sendika düşmanı sitifa ve işçiye uznan eller kırılsın sloganları eşliğinde başlayan basın açıklamasını Belediye-İş 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Gülüm okudu.
Belediye Başkanı Kadıoğlu’nun, Kültür Merkezi önünde oturma eylemi yapan işçilere ağza alınmayacak hakaretlerle fiziki saldırıda bulunduğunu belirten Belediye-İş Sendikası 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm, “Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, küfür etmekle, tehdit etmekle bizi yıldıramaz. Haklarımızı alıncaya kadar mücadelemize devam etmekte kararlıyız” dedi. Devamında "Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu`nun işten attığı üyelerimizin belediye önünde 48 gündür sürdürdüğü direnişe tahammülsüzlüğü her geçen gün artıyor. Dün saat 15.00 sıralarında Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu korumaları ve bazı meclis üyeleriyle birlikte işçilerimize ağza alınmayacak sözler sarf ederek hakaret etmiştir. Daha öncede belediye başkan yardımcısı Emin Batmazoğlu bizzat benim olduğum bir sırada fiili olarak pankartlarımızı yırtmıştı.Belediye başkanı saldırı sırasında işçilerin taşıdığı pankartlarını yırtmış, üzerinde oturulan tabureleri kırmış bir fiil kendisi küfür etmiştir.Bu olaydan hemen sonra da iki üyemizi daha işten çıkartmıştır. Esenyurt belediye başkanı, yaptığı bu hukuk dışlılık yetmiyormuş gibi birde işçilere saldırarak bir suç daha işlemiştir. Bu saldırısını da örtmek için işçilerden kendisine saldırıldığı ve hakaret edildiğine dair şikâyette bulunarak üyelerimizi gözaltına aldırtmıştır.
“Bizler bu olayı Cumhuriyet Savcılığına götüreceğiz. Suç duyurusunda bulunacağız. Bu suç duyurusunda olay yerinde MOBESE kameraları ve belediyenin kameralarının görüntüleri bizim delillerimizdir. Bunların bir an önce izlenmesini ve güvenlik altına alınmasını istiyoruz. Bu basın açıklamasıyla bunu kamuoyuna açıklıyoruz. Çünkü Esenyurt Belediye Başkanı ve yönetimi bu delilleri de karatmak isteyebilir” dedi.
Ardından 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirilirken "Saldırıların "demokratik açılım,kriz bitti" çığırtkanlığı yapan AKP iktidarının gerçek yüzünü gün geçtikçe daha çok gözler önüne serdiğini" söyleyen Gülüm devamında; "saldırı politikalarını esasta organize edenlerin şu an ülkemizde bulunan IMF ve DB gibi kanemici kurumlar başta olmak üzere Emperyalizm olduğunu ve emperyalizmin ülkemizden kovulmadan işçi sınıfı ve emekçilerin rahat yüzü görmeyeceklerini" belirtti. 6-7 Ekimde IMF ve DB Protestolarına yapılan çağrıdan sonra "kahrolsun IMF,kahrolsun emperyalizm,birlik-mücadele-zafer" sloganları ile basın açıklaması son buldu.

ESENYURTTA İŞÇİLERE SALDIRI VE GÖZALTI!



47 Gündür sendikalı oldukları için Esenyurt Belediyesinde işten çıkartılan 14 belediye işçisi 2 Ekim Cuma günü Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu,kormaları ve beraberindeki bazı meclis üyeleri tafaından saldırıya uğradılar. Bir toplantı için Belediye binasından Kültür Merkezi binasına geçerken işçilerin alkışlı protestosu sırasında ağıza alınmayacak hakaretlerde bulunan başkan ve yanındakiler azgınca işçilere saldırmakla kalmamış, direniş alanındaki tabureleri kırmış ve pankartı yırtmaya çalıştı. Saldırı sonrası iyice pervasızlaşan başkan Necmi Kadıoğlu 2 belediye işçisini daha çıkarttı. Böylece işten çıkartılanların sayısı 16'ya ulaştı. başkanın direnişteki işçilere tahhammülsüzlüğü ve hukuksuzluğu bununlada bitmedi. Başkan ve avukatları "saldırı ve hakaret" gerekçeleri ile işçiler için suç durusunda bulundu ve 16:30 civarı direnişteki belediye işçileri gözaltına alındılar. yaklaşık 5,5 saat boyunca ifadeleri alınan işçiler yaklaşık 22:30 gibi serbest bırakıldılar. "Direniş büyüdükçe belediye başkanının korkularının büyüdüğünü belirten" Belediye-İş 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Gülüm "işçilerin moral motivasyonlarının yerinde olduğunu,bu ve benzeri saldırlarla buradaki direnişi bitirmeye güçlerinin yetmeyeceğini" ve yarın saldırı ile ilgili bir basın açıklaması düzenleneceğini belirtti.


BASINA VE KAMUOYUNA


2 Ekim günü saat 15.00 civarı Esenyurt belediye başkanı ,bazı meclis üyeleri ve korumaları ile direnen işçi arkadaşlara saldırmıştır. işçilerin sendikal haklarına karşı direnişlerine gösterdiği tahammülsüzlük bitmemiş; işçilere karşı ağır hakaretlerde bulunan belediye başkanı Necmi Kadıoğlu ve yanındakiler hakaretle kalmayıp işçilerin pantartını yırtıp oturdukları taburelerini kırmışlardır. Saldırının ardından saat 17:00 civarında Esenyurt Belediyesi Kültür Merkezi önünde direnen işçi arkadaşlar gözaltına alınmış.
Belediye Başkanının yapmış olduğu saldırıya cevap vermek ve bir kez daha direnişteki işçi arkadaşların bizlerin kararlılığını ortaya koymak için 3 EKİM CUMARTESİ GÜNÜ BELEDİYE önünde basın açıklaması gerçekleştirilecektir.
Biliyoruz ki birlik oldukça saldırıları püskürteceğiz. Sesimizi daha güçlü haykırmak için tüm duyarlı kurum ve dostlarımızı bizimle destek olmaya çağırıyoruz.

Belediye-İş 2 Nolu Şube

27 Eylül 2009 Pazar

BELEDİYE İŞÇİLERİ DİRENİŞTE KARARLI


AKP'li Esenturt Beleiyesinin sendikalı oldukları için işten çıkardığı işçi sayısı 14 oldu. tıpkı İzbeton işçileri,Sinter Metal işçileri ve hakları için bayramda Ankara yürüyüşüne geçen Kent A.Ş. işçileri gibi Esenyurt Belediyesindeki işçilerde bayramı direnişle karşıladılar. "Bayramda direnişi devam ettirmeden başka çıkar yollarının olmadığına" değinen işçiler, sendikalı olarak işe alınıncaya kadar direnişlerine devam edeceklerini ve "direnişi pazar yerleri ellerinden alınan pazar esnafı ile büyütme kararlıığı içinde olduklarını" söylediler.
Ayrıca 24 Eylülde yapılan eylemde konuşan Belediye İş 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Gülüm " direnen işçilerin ekonomik sıkıntıdan kaynaklı çocuklarını okula dahi gönderemediklerini,bunun tek sorumlusunun AKP'li Belediye yönetiminin olduğunu" ve halen belediyede çalışan işçilere de seslenerek "Bizi işten atanlar sırasıyla sizleri de atacaklar. Bizi atanlar bugün sizinle uğraşmıyorsa, bizim belediye önünde yürüttüğümüz eylem ve direniş olduğu içindir. Ama yarın sıra size de gelecek” diye belirtti. Yine Hasan Gülüm Bizim için bu mücadele onur mücadelesi, bu mücadele bizim için haksızlığa karşı ayakta kalma mücadelesidir. Bu onurlu mücadeleyi büyütmek için her perşembe yapacağımız eylem takvimi her çarşamba değişmiştir. Duyarlı tüm dostlarımızı bize destek olmaya çağırıyoruz" dedi.

15 Eylül 2009 Salı

SENDİKASINDAN İSTİFA ETMEDEN DİRENEN BELEDİYE İŞÇİLERİNE SAHİP ÇIKALIM!


Bizler 29 Mart yerel seçimleri sonrası Esenyurt Belediyesi’nin ilçe olmasıyla Yakuplu’dan gelen Belediye-İş Sendikası’na üye 39, Kıraç’tan gelen sendika üyesi 94 işçi ile Esenyurt’a geldik. Biz gelir gelmez Esenyurt Belediye Başkan Yardımcısı Emin Batmazoğlu bize “bir gerekçe göstermeden, biz sendikalı işçilerle çalışmayız, sendikadan istifa edin yoksa sizi işten atarız. Çünkü siz burada sendikalı olmadan dolayı huzurumuzu bozarsınız” dedi.
Kısa süre sonra sendikamızdan istifa etmediği için önce 3, sonra sırayla ikişer kişiyi her hafta atarak toplam 9 kadrolu, Belediye-İş Sendikası üyesi işçiyi işten attı. Şimdi de Başkan Yardımcısı Emin Batmazoğlu, “sendikalı işçiler bitinceye kadar bu uygulamaya devam edeceğini” söylüyor.
Emekçi Esenyurt halkı,
Sizin oylarınızla seçilen Esenyurt Belediyesi’nin, işçilerin anayasal hakkı olan “sendikalı olma hakkını” kullandığı için işten atmasına ve yasaların çiğnemesine hayır diyorsanız,
Siz esenyurt meclis üyeleri,
Sizler 5 yıllığına Esenyurt halkın oyları ile oluşan meclis üyeleri belediye başkan ve yönetimin yasaları çiğnemesine göz yumacakmısınız?
Siz demokrasinin olmazsa olmaz temsilcileri siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri,
Esenyurt Belediyesi’nde yaşanan anti-demokratik uygulamalarla işten atılan işçilere ve şu anda halen işbaşında olan işçi arkadaşlarımıza dayatılan bu hukuk dışı uygulamaya karşı sessiz kalmayacaksanız…
YANLIŞA KARŞI SÖZÜ OLACAK SİZ ESENYURT HALKI,
Biz direnişteki işçiler olarak, Esenyurt Belediye Başkan ve yönetiminin bizlere uyguladığı bu yanlış tutuma karşı mücadele ediyoruz ve işimize geri dönmek istiyoruz.
Bizler bunun için burada başlattığımız bu direnişimizi bundan sonra her hafta Perşembe günleri saat 12:oo de Belediyenin önünde basın açıklaması ve oturma eylemi yapacağız. Siz de katkı sunarsanız birlikte başaracağız. Bu nedenle başlattığımız bu mücadelede dayanışma ve desteklerinizi bekleriz.

BELEDİYE-İŞ SENDİKASI İST.2 NO’LU ŞUBE

11 Eylül 2009 Cuma

"IMF ve Dünya Bankası Karşıtı Birlik"ten Mücadele Çağrısı!

1-7 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek olan IMF-DB toplantısına karşı oluşturulan "IMF ve Dünya Bankası Karşıtı Birlik" bugün saat 11:00'de Makine Mühendisleri Odası'nda basın açıklaması gerçekleştirdi.
“IMF ve Dünya Bankası defol - IMF ve Dünya Bankası Karşıtı Birlik” pankartının açıldığı basın toplantısında, basın açıklamasını Birlik bileşenleri adına Eyüp Baş okudu.
Baş, 28 Eylül’de başlayıp 7 Ekim’de bitecek olan IMF ve Dünya Bankası toplantılarına, dünyanın dört bir yanından emperyalist tekellerin emrindeki 13 bin bankacının geleceğini belirtti. Baş, dünya halklarının geleceği hakkında emperyalistlerin karar alacağı bu toplantıya karşı, 13 Eylül’den itibaren sokaklara çıkacaklarını vurguladı ve herkesi IMF ve Dünya Bankası toplantılarını yaptırmamaya çağırdı.
Sendika ve meslek örgütlerinin de bu konuda daha aktif bir tutum almaya çağrıldığı basın toplantısında birliğin eylem programı açıklandı:

* 13 Eylül saat 17.00’de Taksim Tramvay durağından Galatasaray’a “IMF ve Dünya Bankası Defol” yürüyüşü yapılacak.
* 17 Eylül saat 13.00’te Merkez Bankası Unkapanı binası önünde,
* 24 Eylül saat 13.00’te Dünya Bankası Ofisi’nin bulunduğu Kanyon AVM önünde,
* 28 Eylül saat 10.00’da Hilton önünde basın açıklamaları yapılacak.
* 1 Ekim’de Taksim’de sendika ve meslek örgütleri tarafından yapılacak yürüyüşe katılım sağlanacak.
* 1-7 Ekim tarihleri arasında Taksim ve çevresinde alternatif etkinlikler düzenlenecek.
* 6-7 Ekim’de IMF toplantısının yapılacağı salona gidip, “bizim de sözümüz var denilecek” halkların isyanı dile getirilecek.

IMF ve Dünya Bankası Karşıtı Birlik'i oluşturan bileşenler şöyle;
Demokrasi İçin Birlik Hareketi (Demokratik Toplum Partisi, Toplumsal Özgürlük Platformu, Sosyalist Demokrasi Partisi, Sosyalist Parti, Sosyalist Dayanışma Platformu, Emekçi Hareket Partisi, Sosyalist Emek Hareketi, Anti-kapitalist, Türkiye Gerçeği, Demokratik Dönüşüm, 14 Mayıs Platformu), Halk Cephesi, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Partizan, Demokratik Haklar Federasyonu, Halk Kültür Merkezleri, Alınteri, Ezilenlerin Sosyalist Platformu, Özgürlükçü Sol Hareket, Çağdaş Hukukçular Derneği, Kaldıraç, Devrimci Hareket

9 Eylül 2009 Çarşamba

ESENYURT BELEDİYESİNDE İŞÇİ KIYIMI SÜRÜYOR;DİRENİŞ BÜYÜYOR!


Esenyurt Belediyesinden çıkartılan işçi sayısı bugün 9'a yükselmiştir. Belediye Yönetiminin "sendika düşmanlığı" 2 işçiyi daha işten atmasıyla tırmanışa geçerken konuyla ilgili açıklamada bulunan Belediye-İş 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Gülüm “ …işten çıkarmaların yoğunlaşabileceğini, belediye başkanının işçileri parça parça çıkararak direnişi zayıflatma düşüncesinde olduğunu fakat aksine bu hukuksuzluk karşısında direnişi bitirmeyeceklerini büyüteceklerini” söyledi. Ayrıca GÜLÜM “ Tüm Siyasi Parti Temsilciliklerine ve Demokratik Kitle Örgütlerine ;
“Sendika Şubemiz direnişle ilgili son durum için 10.09.2009 Perşembe günü saat 19.00’da ÖDP Esenyurt İlçesinde toplantı yapacaktır.
Bu konuyla ilgili katılmak isteyen tüm kurumlar toplantımıza davetlidir. “ çağrısında bulundu.

7 Eylül 2009 Pazartesi

ESENYURT BELEDİYESİNDE 2 İŞÇİ DAHA İŞTEN ÇIKARILDI!


Esenyurt Belediyesi dana önce sendikalı oldukları için 5 işçiyi işten çıkarmıştı. İşçilerin belediye binası önündeki direnişlerlerine Belediye Başkanı Yardımcısı Emin Batmazoğlu işçilerin pankartına saldırıda bulunup yırtmış, çıkan arbedede Başkan Yardımcısı aynı zamanda Belediye-İş 2 Nolu Şube Başkanı Hasan Gülüm’e hakaret etmişti.
Belediyenin sendikaya tahammülsüzlüğü ve hukuksuzluğu bununlada kalmadı. 1 Eylül günü Belediye yönetimi tarafından 2 işçi daha sendikadan istifa etmedikleri için işten çıkartıldı. Konuyla ilgili Hasan Gülüm ; "Esenyurt Belediyesi’ndeki sendikal örgütlenmemizden dolayı 01.09.2009 günü 2 işçi arkadaşımız daha sendikadan istifa etmediği için işten atıldı. Böylece işten çıkarılan işçi sayımız 7’ye çıktı. Bizler Esenyurt Belediyesinin bu hukuk dışılığı karşısında belediye önündeki direnişimize tüm olumsuzluklara rağmen devam edeceğiz. Bütün duyarlı dostlarımızın desteklerini bekleriz." açıklamasında bulundu.
Sendika Şubemizin örgütlü bulunduğu Esenyurt Belediyesinde 18.8.2009 tarihinden itibaren işten çıkartılan 7 işçinin direnişi devam etmektedir.
Yine Gülüm diğer açıklamasında;

"Sendika Şubemizin bu işyerindeki direnişe yönelik 08.09.2009 Salı günü saat 18.30’da ÖDP Esenyurt İlçe Binası’nda toplantı yapılacaktır.

Bu konuyla ilgili katılmak isteyen tüm kurumlar toplantımıza davetlidir." diyerek direnişe destek çağrısını yineledi.