Lafta Değil Özde Sınıf Devrimciliği! Dedikoduyla Gerçeği Bulamazsınız!
Kızılbayrak
dergisinin 8 Haziran tarihli sayısında Deri-İş Sendikası ve Trakya’daki
çalışmaları üzerine çıkan yazıda Deri-İş Sendikası genel merkezi ve
dolaylı şekilde DDSB anlayışı haksız ithamlarla hedef alınmıştır. Her ne
kadar somut örnekler olarak Trakya’da sendikanın son dönemdeki
çalışmaları verilse de çıkarılan sonuç bir bütün olarak DDSB anlayışına
dair “eleştiri” kisvesiyle gerçekleştirilen genel bir saldırıdan
ibarettir.
Ancak
bir sendikal çalışmayı veya bir devrimci örgütü eleştirmeye kalkışırken
düşülecek en vahim konum tamamen temelsiz, yalan yanlış ve dedikoduya
dayalı bilgiyle büyük laflar etmek olmalıdır. Gerçeklerin devrimci olduğu
hatırlanırsa, bu yazının ne devrimcilikle ne de etik açısından geçerli
bir yönü bulunmaktadır. Ukalaca ve bir o kadar cahilce yapılan
lafazanlığın altının bu kadar boş olduğu bir yazıyı kötü bir örnek
olarak genç devrimcilere ders olarak anlatmakta yarar olduğu açıktır.
Trakya BDSP
imzasıyla yayınlanan ve merkezi yayın organında çıkması ve ardından
sendikanın eleştiri ve özeleştiri çağrısını yanıtsız bırakmasıyla
merkezi olarak BDSP’yi bağlayan yazıda Deri-İş Sendikasının Çorlu
temsilciliğini kapatması ve temsilcisiyle yollarını ayırması üzerinden
haddini aşan tespitler yapılmış ancak ne bir kaynak gösterilmiştir ne de
iddiaların altı doldurulmuştur. Deri-İş Genel Merkezinin tamamen
yalanlar üzerine kurulu bir yazıyla kendisine saldıran devrimci bir
anlayışla kamuoyu önünde tartışmak istememesi ve süreci anlatarak
özeleştiri talep etmesine karşın BDSP temsilcileri iddialarında ısrarcı
olmuş ve kaynak olarak gözlemlerini, işçilerin ve eski temsilcinin
anlatımlarını ileriye sürmüşlerdir. Böylelikle apaçık gerçekliklere
sahip oldukları önyargılı ve küçük burjuva gururlu bakış açısıyla hak
ettiği saygıyı göstermemişlerdir. İlk önce gerçeklere saygı daha sonra
“sınıfa karşı sınıf” diyememişlerdir.
Bahse
konu olan bu “talihsiz” yazı BDSP’nin küçük burjuva bakış açısının en
bariz örneğidir. Bu anlamıyla belki de “iyi” olmuştur. Sınıfa karşı
sınıf diyenlerin buldukları en ufak bir “fırsatta” hangi sınıfın yanında
olduklarını gösterir bir belge olarak tarihe not düşülmüştür. Sınıf
sınıf diyenlerin, sınıf çalışmasından anladıklarının dar grup çıkarları
olduğu ortaya konulmuştur. Bu anlamıyla yayımlanan yazı isabetli
olmuştur. İşçi sınıfının ve halkımızın deyimiyle “bir musibet bin
nasihatten iyidir!”
Muhatabınız Kim?
Yazıdaki iddiaları teker teker kısaca ele alacağız ancak yazı genel hatlarıyla da zaten asgari devrimci nesnellikten uzaktır. İki açıdan bunu göstermek gerekirse; Birincisi,
yazıda bir bütün olarak Deri-İş Sendikası genel merkezi ve izlediği
çizgi mahkum edilmektedir ancak verilen örnekler yalnızca Trakya
bölgesindendir. Bu açıdan dahi baştan subjektivizme düşülmektedir.
Sendikanın diğer şubelerinde ve temsilciliklerinde verdikleri
mücadelelere değinilmemektedir. Dahası Deri-İş Sendikasının Çorlu
temsilciliği sendika genelinde de ağırlığı ve etkisi toplu sözleşme
yaptığı işyerinin olmaması ve üye sayısı açısından en zayıf olan yerdir.
Bu açıdan sendika genelini temsil etmesi de mümkün değildir.
Sendikanın ağırlıklı üye yapısını oluşturan Tuzla’daki çalışmaların ele
alınması bir nebze olsun genele dair yaklaşım sergilemeye imkan
sunabilir ancak genel tahlillerde Tuzla dahi yetersiz kalacaktır; çünkü Tuzla, İzmir, Trakya, Düzce, Ankara, Gerede, Uşak vb. işçileri ve buralarda verilen mücadeleler çok farklı özelliklere sahiptir.
İkincisi yazıda
esas hedeflenen Deri-İş Genel Merkezindeki “anlayış” olarak
gösterilmekte, buraya yüklenilmektedir ancak bu anlayış açıktan
tanımlanmamış, bir sendikayı “yasal” açıdan zor duruma düşürebilecek
ifadeler sorumsuzca kullanılmış ve kaçak dövüşülmüştür. DDSB’nin
“Kızılbayrak anlayışı”nın tahayyüllerini zorlayacak şekilde birçok
işkolunda mücadeleleri, çalışmaları vardır. Kamuoyuna sunduğu belgeler
vardır, bunlar eleştirilebilir, polemik yapılabilir ama BDSP kiminle
polemik yapmaktadır? Deri-İş Sendikası ile mi yoksa bir devrimci siyasi
hareketle mi? İlk önce bu netleştirilmeli ve “sınıf çalışmasında” böyle
amatörlüklere düşülmemelidir!
Belki
de dostlarımız o kadar sınıf, sendika, işçiler kavramlarıyla haşır
neşir olduklarından, gerçeklerle bağlarının kopmuş olduğunun farkında
değiller! Ne talihsizliktir ki onlara sınıf mücadelesi, sendikalar, işçi
sınıfı, sınıf düşmanları vb. gibi gerçekler, o çok küçümsedikleri
“halkçı anlayış” hatırlatmak zorunda kalıyor! Ne de olsa dostlarımızın
sırtında yumurta küfesi yok! Eleştiri adı altında tabiri caizse
“sallıyorlar!” Ama bunu yaparken kendilerinin de ret etmeyeceklerini
düşündüğümüz ilerici bir sendikayı zor durumda bırakmaktan imtina
etmiyorlar. Sapla-samanı, dostla-düşmanı, sendikayla onun içinde çalışan
bir anlayışı karıştırıyorlar. Bu sayede dostlarımızdan bütün deri
işçilerinin DDSB’li olduğunu öğrenmiş oluyoruz! Dostlarımızın böyle bir
algısı, değerlendirmesi ve nihayetinde işçi sınıfı içinde DDSB
çalışmasına dair böyle bir görüşü olabilir. Ama bizce herkesin DDSB’li
olması iyi bir şey değildir! Böyle bir iddiamız ve anlayışımız
bulunmamaktadır.
Bilmeden Konuşmak İyi Bir Şey Değildir!
Deri-İş
Sendikasının Çorlu Temsilciliği’nin kapatılması ve temsilcinin işine
son verilmesi sendika genel merkezinin, şubelerinin, işyeri
temsilcilerinin bilgisi ve talebi dahilinde, bizzat Çorlu temsilcisinin
de katıldığı toplantılarda kendisinin de onay verdiği bir süreç sonunda
yaşanmıştır. Temel sebep 10 yıldır sürdürülen temsilciliğin
çalışmalarının başarılı sonuç vermemesi, başlanılan örgütlenme
çalışmalarının devamının getirilememesi ve böylelikle temsilciliğin
işlevsiz kalması (ki bunlar temsilcinin olmazsa olmaz sorumlulukları)
dır. Bu uzun zamandır görülen bir gerçektir ve son 2 yıldır bizzat genel
merkezin müdahalesi ve doğrudan katılımı/desteği ile mücadele ve
direnişler sürdürülmüştür ancak istenen başarıya ulaşılamamıştır.
Bunun
üzerine sendika genelinin talebi ve onayı ile Trakya’da sendikal
çalışmanın daha farklı yol ve yöntemlerle yürütülmesine karar verilmiş,
bu kapsamda temsilcilik kapatılmış, temsilci işten çıkarılmıştır. Ancak
sendikanın Trakya’da ve yazıda değinilen Trexta’da faaliyeti
sürmektedir. Trakya’daki üyeler genel olarak mevcut değişikliğin
sebeplerini anlamışlar, onaylamışlar ve oluşturdukları komitelerle
Trexta da dahil olmak üzere birçok fabrikada çalışmalarını
sürdürmektedirler. Bizleri Trakya’daki çalışmaya son vererek işçileri
yarı yolda bırakmakla itham eden BDSP’li arkadaşlar şimdi oluşan
komitelere girme ve çalışmalara katılma talebini iletmektedirler. Ancak
BDSP dışarıdan ahkam kesmeyi ve yaptığı ufacık katkıları büyüterek dev
aynasında görmeyi bırakmalı ve ısrarlı, sabırlı ve mütevazı şekilde işçi
sınıfı içinde çalışmayı öğrenmelidir. Bizlerin işçi sınıfından
öğrendiğimiz budur! İşçi sınıfının mücadelesinden dostlarımızda
öğrenmelidir.
İddialarımız Gerçeklere Dayanmalıdır Ki Faydası Olsun!
Çok
ihtiyaç duymamakla birlikte mademki kamuoyuna açık bir şekilde çeşitli
iddialarda bulunuldu; bu iddialara kısa kısa değinmek yararlı olur. Her
şey bir yana dostlarımız belki aradıklarına yanıt bulurlar!!!
BDSP’nin
iddiasına göre sendika içinde süregiden iç çatışmalar, genel merkezle
temsilci arasındaki örgütlenme anlayışındaki farklı yaklaşımlar ve
tartışmaya taraf olan yüzlerce işçi bulunmaktadır. Bu ham hayal ürünü
iddiaları bölgeyi, süreci bilen herkes kahkahalarla karşılar ama asıl
trajik yön bunu sınıf çalışması yaptığını söyleyen, ciddi olduğunu
düşündüğümüz ve devrimci olduğu iddiasında bulunan bir siyasi hareketin
öne sürebilmesidir. Bu iddiaya verilebilecek tek cevap bunun tamamen
uydurma olduğudur. BDSP’nin yazısında bu tartışmaya dair en ufak bilgi
yoktur. Kara çalmalar, spekülatif iddialar, dedikodular, duyumlar ne
zamandan beridir devrimcilerin yazılarına yön verir oldu! Her şey bir
yana bu tür bir yalan üzerine yapılan değerlendirmenin kime ne yararı
olacak? En iyi ihtimalle dostlarımız belki yazılarını güçlendirdiklerini
düşüncesiyle böyle ifade etmişlerdir ama bunun mantıklı olmadığını,
kimseye (“sınıf devrimcisi” BDSB’ye bile) yararı olmayacağını; akli
melekeleri yerinde olan, birazcık sınıf mücadelesi, işçi sınıfı gibi
gerçekliklerden haberi olan bilir! Ne diyelim düzeyimiz bu!
Bu
konuda iddiayı ortaya atanın kanıtlaması da gereklidir. Deri-İş
sendikasında “iç çatışma” bir yana sendika bünyesinde yer alan tüm şube
ve temsilciliklerinde ve temsilciliğin olmadığı başta Ankara gibi birçok
şehirde çok farklı görüş ve anlayışlardan onlarca sendika emekçisi ve
işçi büyük bir fedakarlıkla işçileri örgütlemekte, direnişler
yürütmekte, kavgalar vermekte, bedeller ödemektedir. Sınıf hareketini
biraz takip eden herkes sendikaların yürüttüğü direnişler içinde Deri-İş
Sendikasının tüm olanaksızlarına karşın direnişlerinin nitelik ve
niceliksel olarak farklılığını görür.
Sınıf İçinde Çalışmak Zor İştir!
Yazıda
sık sık 10 yıl süresince Çorlu’daki DESA’da mücadele yürütüldüğü ve
temsilciliğin kapatılmasıyla DESA işçilerinin de mağdur olduğu
belirtilmektedir. Ancak Deri-İş Sendikası Çorlu’da DESA’da faaliyet
yürütmemiştir. Sefaköy ve Düzce’de faaliyet yürütmektedir ve Düzce’ye
sendikal örgütlenmeyi getiren, çok büyük bedeller ödeyen, tehditler alan
ama kararlı duruşu ile güven kazanan Deri-İş Sendikası iki yıldır
Düzce’de 1 Mayıs eylemlerini örgütlemektedir. Üstelik bu işler öyle
“sınıf devrimcisi” dostlarımızın sandıkları gibi kolay olmamaktadır.
Dostlarımızı bir de bu tür alanlarda görmek isteriz! Mademki bu kadar
sınıf diyorlar, buyurun Düzce’ye, Gerede’ye ya da Uşak veya işçi
sınıfının yoğun şovenizmle saldırı altında bulunduğu herhangi bir işçi
havzasına… Birlikte çalışalım!
Dostlarımızın bu tutumu bize sinema oyuncusu Ali Şen’in Yeşilçam filmlerindeki bir repliğini hatırlatıyor. Sözümüz meclisten içeri ve teşbihte hata olmaz misali; “güttüğü 3 keçi, ıslığı deldi dağı taşı geçti ki dağlar inliyor mübarek!!!”
Trexta
ile ilgili olarak bir araba dolu söz ve iddiada bulunmalarına karşın
bunların hepsinin hak ettiği yer çöp kutusudur. Çünkü Trexta’da
çalışmaların sonlandırıldığı ve işçilerin yüz üstü bırakıldığı ön kabulü
üzerinden yapılan tüm suçlamalar sendikanın Trexta’da çalışmalarının
devam ediyor olması sebebiyle boşa düşmektedir.
BDSP’nin
iddiasına göre genel merkezin işçilerle görüşmeyi bıraktığı 3 haftalık
dönemde sendika yönetici ve çalışanları işçilerle 2 kez toplantı
yapılmış, hukuki yardım verilmediği iddiasına karşın işçilerle dava
süreci ayrıntılı şekilde değerlendirilip karar alınmıştır. Yine BDSP’li
temsilcilerin ileriye sürdüğü sendika genel merkezinde telefonlara
bakılmadığı iddiası da işçilere farklı iki telefon numarası verildiği ve
buradan ulaşılabildiğinden anlamsızlaşmıştır. İşçilerle toplantılar ile
içeride ve uluslararası alanda çalışmalar sürmektedir. BDSP görmediyse,
duymadıysa yoktur anlayışıyla öznelcilikte tavan yapmakta, her duyduğu
dedikoduya inanmakta ancak iddiaları doğrulama amacıyla ufak bir
araştırma yapmaya zahmet etmemektedir. Sorun söylensin değil mi? Bu
kadar basit! BDSP’li arkadaşlar bu yazıyı yazmaya ayıracakları vakitte
sendika genel merkezine ulaşıp bilgi isteselerdi çok daha ayrıntılı
bilgi alabilirlerdi. Ama önyargılar körlük yaratınca ve öfkeyle hareket
edilince nereye gidileceği belli olmuyor.
“Yiğidi Öldürün Ama Hakkını Yemeyin!”
Elbette
bu durum Trexta’da sorunsuz şekilde süreç işliyor anlamına
gelmemektedir. Trexta’da uzun dönemli bir mücadelenin olacağını
öngörmemiz ve mevcut hareket tarzıyla başarıya ulaşılamayacağının
anlaşılmasıyla temsilcilik üzerindeki karar alınmıştır. Amaç işçileri
yarı yolda bırakmak değil, tam tersine Trexta’da ve bölgedeki diğer
fabrikalarda başlangıç aşamasındaki örgütlenme süreçlerini daha iyi
şekilde yönetmektir.
Trexta
büyük bir firmadır ve geçen yıl Temmuz ayından itibaren fabrika içinde
oluşturulan sendikal örgütlenme 4 kez dağıtılmıştır. Bugün 5. kez
yeniden içerideki mevcut üyelerle komiteleşme çalışması sürmektedir. Her
seferde sendikamız yereldeki çalışmaları ve uluslararası baskıyla
kendisine yol açabilmiştir. Bugün de bu durum tekrarlanmaktadır. Bayram
sonuna kadar fabrika içinde kendi ayakları üzerinde duran bir örgütlülük
oluşturulması hedeflenmektedir. Bu arada yurtdışı baskısı sonucu
denetimler sürmektedir.
Trexta’da
sendikal çalışmalara katıldığı için işten çıkarılan işçi sayısı 40’ı
bulmuştur. Sendikaya üye olup kendi isteğiyle çıkanlarla sayı oldukça
artmaktadır. Ayrıca Çerkezköy’de Deri-İş Sendikasının daha önce çalışma
yürütmediği ve mevcut sendikaların
kitlelerin tepkisini çektiği bir bölgedir. Daha zorlu bir süreç bizi
karşılamıştır. Ancak aradan geçen 1 yılda ciddi gelişmeler de
sağlanmıştır. Artık işçiler 20-30 saate varan uzun süreler
çalışmamaktadır. Patronların çalışma saatlerine uydukları
gözlemlenmektedir. Mesailer ödenmektedir. Maaşlara zam yapılmış ve
mesailerle beraber işçilerin ücretleri ciddi oranda artmıştır. İşten
çıkarılanlara kıdem tazminatları verilmektedir. Fabrika bir kreşle
anlaşmış ve kadın işçiler kreş haklarına kavuşmuşlardır. Fabrika içinde
iş sağlığı ve güvenliği ilkeleri doğrultusunda önemli iyileştirmeler
yapılmıştır.
En
önemlisi işçiler haklarını aramaya başlamıştır. Vertu bölümü kış
döneminde 2 kez iş durdurma eylemi yapmıştır. Bu ilk kez yaşanmıştır ve
fabrikanın açılışının ardından geçen 12 yılda ilk kez patron işçilerle
toplantılar yapmaya başlamış ve işçi komitesi seçimleri düzenlemiştir.
Ancak örgütlenme özgürlüğü üzerinde baskılar sürmekte, maaşlar düzensiz
ödenmektedir. BDSP’nin iddia ettiği üzere işçilerin maaş ödenmediği için
sendikaya tepki duyması anlamsızdır. Sendikanın örgütlü gücü hala
zayıftır. Ancak işçiler genel olarak bahsettiğimiz iyileştirmeler
sebebiyle sendikaya teşekkür etmektedir. BDSP alanı tanımamakta,
işçilere dayandırdığını iddia ettiği söylemleri doğru yorumlamamaktadır.
Bölgede hemen herkes sendikalara tepki duymaktadır, birçoğu Deri-İş’i
diğerlerinden ayıramamaktadır ancak 1 yıllık çalışmamız sonucunda
sendika bölgede saygın bir kurum olarak kabul edilmektedir. Siyasi
hayatları boyunca “gerçek” bir işçi direnişi ve çalışması örgütlemeyen,
direnişi sadece işten atıldıktan sonra işe iade davası sürecinde kapı
önünde (ki bu da olumlu bir duruştur) direniş sanan bir anlayışa ne
yanıt verilebilir ki!
Sadece
bir fabrikadan yola çıkıp Deri-İş Sendikasını bir bütün olarak “mahkum
eden” BDSP Trexta’daki gelişmeleri de doğru şekilde anlatmamış,
yukarıdaki gelişmelere değinmemiştir. Dahası verdiği bilgilerin hepsi
yanlıştır. Trexta’da 90 kişiyle toplantı yapılmamış, 130 kişiden ön
üyelik alınmamıştır. Temsilcinin izinden döndüğünde geride 1 üye kaldığı
iddiası yalandır ve saçmadır. 14 gün süren ve 80 işçinin işten
çıkarılmasına engel olmak için yapılan direnişte işçilere tutulmayan
vaatler verilmemiştir. Varsa böyle vaatler, nerede ve kimler tarafından
verildiğini BDSP açıklamalıdır.
Dostlarımız Fena Halde Subjektiftirler!
İşin
daha da trajikomik yanı Trakya BDSP’nin sendika temsilcisine yardım
ettiği 2 haftalık sürecin ve yaptığı üyeliklerin kendi iradi
kararlarıyla gerçekleştiğini sanma gafletine düşmesidir. Sendika genel
merkezi hukuki süreç ve uluslararası baskının geldiği aşama sebebiyle
ön-kayıt almaktan vazgeçip noter tasdikli üyelikler yapmaya başlamıştır.
BDSP ise bu durumu yanlış anlamış ve yasanın değişmesine umut
bağladığımızı sanmıştır. Dahası BDSP’li bazı arkadaşların kısa süre
olanak sağlanması kararı genel merkezden çıkmıştır. Sendika
temsilcisinin bağımsız bir irade ile çalışma yürütmesi beklenemez.
BDSP’li arkadaşların yardım ettikleri süre zarfında, işçilere ulaşabilme
koşulları sendika tarafından sağlanmış, kullandıkları arabadan
yedikleri yemeklere ve yaptıkları noter tasdikli üyelerin masraflarına
kadar tüm masraflar sendika genel merkezince karşılanmıştır. Sendika
süreci yakından takip etmiştir. Oysa ki Trakya BDSP öyle bir hayal
dünyasındadır ki kendi iradesiyle mucizeler yarattığını sanmakta ve bu
mucizeyi bozduğu için genel merkeze çocukça öfkelenmektedir.
Arkadaşlar,
sizleri tutan yok, şimdi de iradenizi kullanın, bizim alanda
görmediğimiz saklanan komitelerinizi harekete geçirin, hatta gelin
tanışalım, ortak hareket edelim… Ama unutulmasın ki BDSP’li arkadaşların
bahsini ettiği geceli gündüzlü, “oldukça yorucu, yıpratıcı” süreç
sizler açısından geçici bir durum olsa da bizler açısından doğal,
gündelik görevlerdir. Trexta’da en soğuk kış aylarında sabah 6.30’dan
gece 11.30’a kadar duraklarda, evlerde çalışma yürütülmüştür. Bundan
sonra da yürütülecektir. Sadece Trakya’da değil, Düzce ve Gerede’nin
meşhur soğuğunda mücadele ve direniş örgütlemek de, Savranoğlu’dan
aylarca gizli çalışmayla işçilerin % 75’ini örgütlemek de, Togo
Ayakkabı’da işçileri direnişe hazırlamak da yoğun bir emek istemektedir.
Lafta değil gerçek sınıf devrimcileri bu mücadeleler içinde pişmekte,
sınıfı tanımakta, örgütlemekte, mücadeleye sevk etmekte, bedel ödemekte,
“deneyimsizliğini” deneyime dönüştürmekte, sınıf mücadelesini gerçekten
yürütmektedir.
Kargaların Bile Gülmeyeceği Bir İddia…
Yazıda
öne sürülen bir diğer seviyesiz iddia da Deri-İş Sendikası genel
merkezindeki anlayışın kendisi gibi olmayan herkesi uzaklaştırdığı, “ya
bendensin ya değilsin” dediğidir. Deri-İş Sendikasını biraz tanıyan
herkes bunun saçma olduğunu bilir. BDSP bu iddiasında ısrarlıysa
kanıtlamak zorundadır.
Çok
farklı düşüncelerden işçiler Deri-İş Sendikasına hayat vermektedir.
Sendika içi demokrasi açısından ülkemiz gerçekliğinde ileri düzeydedir.
İşçi temsilciliklerinden komitelerine, genel kurullarına kadar seçimler
serbestçe olur, herkes kendisini ifade edebilir. Yazıda bahsettikleri
anlayış 1970’lerden bu yana bu sendikaya emek veren, bedel ödeyen,
kanını döken ve bu nedenle işçilerin kalbinde unutulmaz bir yere sahip
olan ve sınıf sendikacılığını sınıf düşmanlarıyla dişe diş sert ve uzun
mücadelelerde elde eden DDSB anlayışıdır. DDSB’nin baskıyla, dar grupsal
yaklaşımlarla bu sevgiyi elde etmesi mümkün değildir. BDSP belki
kendisi öyle olduğu için, herkesi kendisi sanmaktadır ama bu iddia doğru
değildir. Dostlarımız başarılı bir “sınıf çalışması” ve sendika
mücadelesi vermeyi düşünüyorlarsa ilk önce işçi sınıfı içinde
demokrasiyi işletmeyi, farklı görüş ve önerilerle bir arada durabilmeyi
öğrenmelidirler. “Halkçı” anlayıştan “sınıf devrimcileri”ne naçizane bir
tavsiye….
Üye Yapılamaması Yalanı…
Yazıda
bir diğer yalan da sendika genel kurulunda “üye yapamıyoruz, küçülmeye
gidelim” denildiğiydi. Sendika genel kurulunda ne böyle bir söz
edilmiştir ne de karar alınmıştır. Tam tersine üyeliğe talep artmış,
direnişler örgütlenmiş ancak toplu sözleşmeye dönüştürme hedefine
varılmadığı üzerinde durulmuş ve eksiklerin giderilmesi ve sistemin
baskıcı yönlerinin teşhir edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Zaten genel
kurul sonrası hayat da bu iddiayı çürütmektedir. Deri-İş sendikası
çalışma alanını genişletmiş, yüzlerce işçiyi üye yapmış, birçok direnişe
öncülük etmiş ve etmektedir. BDSP bu iddiasını da kanıtlamalıdır.
Koltuk Derdi Olanlar Koltuk Düşünür!
Yazıdaki
bir diğer dedikodu da yeni yasanın sonucunda TEKSİF ile birleşerek
koltukları koruma derdinde olunduğudur. Sendikada bu mevzubahis bile
olmamıştır. Tamamen uydurmadır. BDSP bu iddiasını da kanıtlamalıdır.
Ancak gerçeğe saygısı olanlar Deri-İş Sendikasının tüm mücadelesini
kendi gücüne dayanarak yürüttüğünü bilir. Şu ana kadar süren tüm
direnişler sendikanın kendi olanakları ve üyelerinin fedakarlıkları ile
yürütülmüştür. Deri-İş üyesi kağıt üzerinde üye değildir. Deri-İş üyesi
aidat vermekle yetinmez, direnişler zafere ulaşsın diye fon da verir.
Eylemlere en kitlesel katılandır Deri-İş üyesi, dayanışmalarda en önde
olandır. Bunu görmemek için özel çaba harcamak ya da “Trakya BDSP’li”
olmak gerekir.
Zorunlu Bir Cevap!
Yazıdaki
iddialara genel olarak yukarıdaki gibi cevaplamak mümkündür. BDSP’ye
tavsiyemiz böylesi tartışmaları kamuoyuna getirmeden önce iletişime
geçmekte zorlanmayacağı sendika yöneticileri ve çalışanları ile
paylaşmasıdır. Mücadele eden, çalışan elbette hata yapacaktır. DDSB de
Deri-İş Sendikası da özeleştiri kültürüne sahip olan, toplantılarına tüm
dostlarının katılımını mümkün kılan, kendisini kitle önünde
eleştirmekten çekinmeyen iki kurumdur. Samimi devrimci niyeti olanların
eleştirilerinden memnuniyet duyarız. Ancak süregiden mücadeleler için
dedikoduya dayanarak, asılsız iddialarla kamuoyu önünde ders vermeye
kalkanları uyarmak da görevimizdir. BDSP’ye yazıdan sonra süreç
anlatıldığı halde özeleştiri vermeye yanaşılmadığı için kamuoyuyla bu
yazıyı paylaşmayı gerekli gördük.
Sınıf Mücadelesine Dair Birkaç Mütevazı Öneri!
Yazıyı
tamamlarken değinmemiz gereken bir olgu da BDSP’nin yerelinden gelen
bir yazıyı herhangi bir kontrolden geçirmeden yayımlamasında açığa çıkan
kültürdür. BDSP’nin açıklamalarını ve Kızılbayrak’ı okuduğumuzda bunun
nedenini anlamak güç değildir. BDSP’nin küçük burjuva her şeyi bilirim
tavrı, sürekli öğreten, yukarıdan bakan, hiçbir şeyi beğenmeyen
yaklaşımı ve doğal olarak buna zıt pratiğindeki zayıflık küçük
burjuvazinin en temel özelliklerini açığa sermektedir.
Kızılbayrak’ta
herkese, her mücadeleye net, kendinden emin bir yaklaşım vardır ve
sürekli öğretmektedir! Ancak bu durum öğrenme kültüründeki yoksunlukla
beraber ele alınınca hem bu yazıda olduğu gibi vahim durumlara
düşmektedir hem de mücadele edenlere ve direnişlere yapabileceği bir
yardım ve destek varsa bunu da engellemektedir. Bulduğu veya bulduğunu
sandığı hataları gözlemlediği mücadelenin geçmişini ve mevcut haldeki
gerçekliklerine vakıf olmadan kamuoyuna açıklamasının mücadeleyi ileri
taşımak bir yana bazı durumlarda patronları de bilgilendirme işlevi taşıdığından geriletebileceği aklına gelmemektedir. Bu derece çok bilmiş ve bu derece sorumsuzdur.
BDSP
ve Kızılbayrak kendi faaliyetçilerinin yürüttükleri veya öncülük
ettikleri kimi direnişleri oldukça abartılı şekilde ele almakta ve
oldukça sübjektif sonuçlar çıkarmaktadır. İşçi desteğinden yoksun
şekilde kapı önünde dar ve sembolik direnişler yapan ve yaptırılan
işçilerin mücadelesini sınıf mücadelesinin en önemli direnişleri
arasında sayarken, bu mücadelelerin çoğunluğu hedeflerine ulaşmadan
dağıldığı halde öznel sonuçlar çıkarmaktan kaçınmamaktadır. Küçük
burjuvazinin özelliğine uygun olarak kendisine gösterdiği bu yaklaşımın
zıddını diğer devrimci dostlarına yöneltmektedir. Mücadelelerin niteliği
açısından çok daha zorlu koşullarda, işçi desteğini sağlayarak ve
kamuoyunun desteğini kazanan diğer direniş ve mücadelelere ise hak
ettiği saygıyı ve değeri vermemekte, bu mücadelelerden öğrenme
alçakgönüllülüğünü göstermemektedir.
BDSP’ye
tavsiyemiz işçi sınıfı içerisinde çalışma yürütmeyi gerçekten
öğrenmeleri; bunun gerektirdiği doğru anlayış, sabır ve emeği
gösterebilmeleridir. Devrimcilik iddiasıyla yola çıkmakla, soyut
çözümlemeler, “sol” söylemler ve akıl hocalığıyla işçi sınıfı
örgütlenememektedir. Bu yolla elde edilecek şey sadece birkaç işçiyi
“kendi grubumuza” katmak olacaktır. Bu sınıfın örgütlenmesi değildir ve
bizi tatmin etmemelidir. Sınıfın örgütlenmesi zordur; uzun erimliliği ve
yoğun bir çabayı gerektirir. Sınıfın çıkarlarını esas alan, dostlarını
ve düşmanlarına yaklaşımı buna göre belirleyen, grup çıkarlarını ve
dedikoduyu yadsıyan bir anlayışla hareket etmeyi zorunlu kılar. Aksi
halde lafta ve keskin bir biçimde işçi çalışmasından bahsedilse de işçi
sınıfı ile gerçek, kalıcı bağlar kurulamaz. Birçok pratiğinizde açığa
çıktığı gibi sadece sembolik girişimler ve ahkâm kesmekle sınırlı
kalınır. Ve bütün bu sınıftan kopuk girişimler işçi sınıfında
örgütlenmeye ve sendikalaşmaya dair inancı daha da gerilere sürükler.
Sonuç Olarak İşte Meydan, Buyurun!
BDSP
somut olguları daha iyi araştırmalı, gerçekten yapıcı eleştiriler
ortaya koyabilmelidir. DDSB anlayışı buna açıktır. Dostlarıyla
dayanışmaya, ortak çalışmaya ve Çorlu pratiğinde de görüldüğü gibi
onlara kapılarını açmaya kapalı değildir. Esas olan işçi sınıfının
çıkarları ve başarısıdır. Fakat dostlarımız sapla samanı birbirine
karıştırıyor, kendi grup çıkarlarını esas alıyor ve yürütülen
mücadelenin çıkarlarına özen göstermiyorlarsa durup düşünmekte yarar
vardır. BDSP düşünmeli ve pratiğini soğukkanlılıkla
değerlendirebilmelidir.
Ne
diyelim, sınıf mücadelesi kimsenin tekelinde değildir. İşte meydan!
Buyurun çalışın! İşçi sınıfını örgütleyin! Ama bunu yaparken gerçeklere
dayanmayı önemseyin! 40 yıllık sınıf mücadelesi deneyimi ve illaki de
işçi sınıfı içinde çalışmamız bize bunu öğretti. Dedikodulara,
yalanlara, manipülatif ve patronları bilgilendirici yayınlara itibar
etmeyin! Unutmayın işçi sınıfı çalışmasında yanınızda daima Devrimci
Demokratik Sendikal Birlik olacaktır. 40 yıllık tarihimiz buna
fazlasıyla kanıt sunmaktadır. Yeter ki işçi sınıfını örgütleme, sınıf
mücadelesi yürütme derdiniz olsun. Orada mutlaka DDSB’li bir işçi
bulursunuz.
Devrimci Demokratik Sendikal Birlik
Temmuz 2012