Lafta Değil Özde Sınıf Devrimciliği! Dedikoduyla Gerçeği Bulamazsınız!
 Kızılbayrak
 dergisinin 8 Haziran tarihli sayısında Deri-İş Sendikası ve Trakya’daki
 çalışmaları üzerine çıkan yazıda Deri-İş Sendikası genel merkezi ve 
dolaylı şekilde DDSB anlayışı haksız ithamlarla hedef alınmıştır. Her ne
 kadar somut örnekler olarak Trakya’da sendikanın son dönemdeki 
çalışmaları verilse de çıkarılan sonuç bir bütün olarak DDSB anlayışına 
dair “eleştiri” kisvesiyle gerçekleştirilen genel bir saldırıdan 
ibarettir.
Kızılbayrak
 dergisinin 8 Haziran tarihli sayısında Deri-İş Sendikası ve Trakya’daki
 çalışmaları üzerine çıkan yazıda Deri-İş Sendikası genel merkezi ve 
dolaylı şekilde DDSB anlayışı haksız ithamlarla hedef alınmıştır. Her ne
 kadar somut örnekler olarak Trakya’da sendikanın son dönemdeki 
çalışmaları verilse de çıkarılan sonuç bir bütün olarak DDSB anlayışına 
dair “eleştiri” kisvesiyle gerçekleştirilen genel bir saldırıdan 
ibarettir.
Ancak
 bir sendikal çalışmayı veya bir devrimci örgütü eleştirmeye kalkışırken
 düşülecek en vahim konum tamamen temelsiz, yalan yanlış ve dedikoduya 
dayalı bilgiyle büyük laflar etmek olmalıdır. Gerçeklerin devrimci olduğu
 hatırlanırsa, bu yazının ne devrimcilikle ne de etik açısından geçerli 
bir yönü bulunmaktadır. Ukalaca ve bir o kadar cahilce yapılan 
lafazanlığın altının bu kadar boş olduğu bir yazıyı kötü bir örnek 
olarak genç devrimcilere ders olarak anlatmakta yarar olduğu açıktır.
Trakya BDSP
 imzasıyla yayınlanan ve merkezi yayın organında çıkması ve ardından 
sendikanın eleştiri ve özeleştiri çağrısını yanıtsız bırakmasıyla 
merkezi olarak BDSP’yi bağlayan yazıda Deri-İş Sendikasının Çorlu 
temsilciliğini kapatması ve temsilcisiyle yollarını ayırması üzerinden 
haddini aşan tespitler yapılmış ancak ne bir kaynak gösterilmiştir ne de
 iddiaların altı doldurulmuştur. Deri-İş Genel Merkezinin tamamen 
yalanlar üzerine kurulu bir yazıyla kendisine saldıran devrimci bir 
anlayışla kamuoyu önünde tartışmak istememesi ve süreci anlatarak 
özeleştiri talep etmesine karşın BDSP temsilcileri iddialarında ısrarcı 
olmuş ve kaynak olarak gözlemlerini, işçilerin ve eski temsilcinin 
anlatımlarını ileriye sürmüşlerdir. Böylelikle apaçık gerçekliklere
 sahip oldukları önyargılı ve küçük burjuva gururlu bakış açısıyla hak 
ettiği saygıyı göstermemişlerdir. İlk önce gerçeklere saygı daha sonra 
“sınıfa karşı sınıf” diyememişlerdir.
Bahse
 konu olan bu “talihsiz” yazı BDSP’nin küçük burjuva bakış açısının en 
bariz örneğidir. Bu anlamıyla belki de “iyi” olmuştur. Sınıfa karşı 
sınıf diyenlerin buldukları en ufak bir “fırsatta” hangi sınıfın yanında
 olduklarını gösterir bir belge olarak tarihe not düşülmüştür. Sınıf 
sınıf diyenlerin, sınıf çalışmasından anladıklarının dar grup çıkarları 
olduğu ortaya konulmuştur. Bu anlamıyla yayımlanan yazı isabetli 
olmuştur. İşçi sınıfının ve halkımızın deyimiyle “bir musibet bin 
nasihatten iyidir!” 
Muhatabınız Kim? 
Yazıdaki iddiaları teker teker kısaca ele alacağız ancak yazı genel hatlarıyla da zaten asgari devrimci nesnellikten uzaktır. İki açıdan bunu göstermek gerekirse; Birincisi,
 yazıda bir bütün olarak Deri-İş Sendikası genel merkezi ve izlediği 
çizgi mahkum edilmektedir ancak verilen örnekler yalnızca Trakya 
bölgesindendir. Bu açıdan dahi baştan subjektivizme düşülmektedir. 
Sendikanın diğer şubelerinde ve temsilciliklerinde verdikleri 
mücadelelere değinilmemektedir. Dahası Deri-İş Sendikasının Çorlu 
temsilciliği sendika genelinde de ağırlığı ve etkisi toplu sözleşme 
yaptığı işyerinin olmaması ve üye sayısı açısından en zayıf olan yerdir.
 Bu açıdan sendika genelini temsil etmesi de mümkün değildir.
 Sendikanın ağırlıklı üye yapısını oluşturan Tuzla’daki çalışmaların ele
 alınması bir nebze olsun genele dair yaklaşım sergilemeye imkan 
sunabilir ancak genel tahlillerde  Tuzla dahi yetersiz kalacaktır; çünkü Tuzla, İzmir, Trakya, Düzce, Ankara, Gerede, Uşak vb. işçileri ve buralarda verilen mücadeleler çok farklı özelliklere sahiptir.
Tuzla dahi yetersiz kalacaktır; çünkü Tuzla, İzmir, Trakya, Düzce, Ankara, Gerede, Uşak vb. işçileri ve buralarda verilen mücadeleler çok farklı özelliklere sahiptir. 
 Tuzla dahi yetersiz kalacaktır; çünkü Tuzla, İzmir, Trakya, Düzce, Ankara, Gerede, Uşak vb. işçileri ve buralarda verilen mücadeleler çok farklı özelliklere sahiptir.
Tuzla dahi yetersiz kalacaktır; çünkü Tuzla, İzmir, Trakya, Düzce, Ankara, Gerede, Uşak vb. işçileri ve buralarda verilen mücadeleler çok farklı özelliklere sahiptir. 
İkincisi yazıda
 esas hedeflenen Deri-İş Genel Merkezindeki “anlayış” olarak 
gösterilmekte, buraya yüklenilmektedir ancak bu anlayış açıktan 
tanımlanmamış, bir sendikayı “yasal” açıdan zor duruma düşürebilecek 
ifadeler sorumsuzca kullanılmış ve kaçak dövüşülmüştür. DDSB’nin 
 “Kızılbayrak anlayışı”nın tahayyüllerini zorlayacak şekilde birçok 
işkolunda mücadeleleri, çalışmaları vardır. Kamuoyuna sunduğu belgeler 
vardır, bunlar eleştirilebilir, polemik yapılabilir ama BDSP kiminle 
polemik yapmaktadır? Deri-İş Sendikası ile mi yoksa bir devrimci siyasi 
hareketle mi? İlk önce bu netleştirilmeli ve “sınıf çalışmasında” böyle 
amatörlüklere düşülmemelidir! 
Belki
 de dostlarımız o kadar sınıf, sendika, işçiler kavramlarıyla haşır 
neşir olduklarından, gerçeklerle bağlarının kopmuş olduğunun farkında 
değiller! Ne talihsizliktir ki onlara sınıf mücadelesi, sendikalar, işçi
 sınıfı, sınıf düşmanları vb. gibi gerçekler, o çok küçümsedikleri 
“halkçı anlayış” hatırlatmak zorunda kalıyor! Ne de olsa dostlarımızın 
sırtında yumurta küfesi yok! Eleştiri adı altında tabiri caizse 
“sallıyorlar!” Ama bunu yaparken kendilerinin de ret etmeyeceklerini 
düşündüğümüz ilerici bir sendikayı zor durumda bırakmaktan imtina 
etmiyorlar. Sapla-samanı, dostla-düşmanı, sendikayla onun içinde çalışan
 bir anlayışı karıştırıyorlar. Bu sayede dostlarımızdan bütün deri 
işçilerinin DDSB’li olduğunu öğrenmiş oluyoruz! Dostlarımızın böyle bir 
algısı, değerlendirmesi ve nihayetinde işçi sınıfı içinde DDSB 
çalışmasına dair böyle bir görüşü olabilir. Ama bizce herkesin DDSB’li 
olması iyi bir şey değildir! Böyle bir iddiamız ve anlayışımız 
bulunmamaktadır.
Bilmeden Konuşmak İyi Bir Şey Değildir!
Deri-İş
 Sendikasının Çorlu Temsilciliği’nin kapatılması ve temsilcinin işine 
son verilmesi sendika genel merkezinin, şubelerinin, işyeri 
temsilcilerinin bilgisi ve talebi dahilinde, bizzat Çorlu temsilcisinin 
de katıldığı toplantılarda kendisinin de onay verdiği bir süreç sonunda 
yaşanmıştır. Temel sebep 10 yıldır sürdürülen temsilciliğin 
çalışmalarının başarılı sonuç vermemesi, başlanılan örgütlenme 
çalışmalarının devamının getirilememesi ve böylelikle temsilciliğin 
işlevsiz kalması (ki bunlar temsilcinin olmazsa olmaz sorumlulukları) 
dır. Bu uzun zamandır görülen bir gerçektir ve son 2 yıldır bizzat genel
 merkezin müdahalesi ve doğrudan katılımı/desteği ile mücadele ve 
direnişler sürdürülmüştür ancak istenen başarıya ulaşılamamıştır. 
Bunun
 üzerine sendika genelinin talebi ve onayı ile Trakya’da sendikal 
çalışmanın daha farklı yol ve yöntemlerle yürütülmesine karar verilmiş, 
bu kapsamda temsilcilik kapatılmış, temsilci işten çıkarılmıştır. Ancak 
sendikanın Trakya’da ve yazıda değinilen Trexta’da faaliyeti 
sürmektedir. Trakya’daki üyeler genel olarak mevcut değişikliğin 
sebeplerini anlamışlar, onaylamışlar ve oluşturdukları komitelerle 
Trexta da dahil olmak üzere birçok fabrikada çalışmalarını 
sürdürmektedirler. Bizleri Trakya’daki çalışmaya son vererek işçileri 
yarı yolda bırakmakla itham eden BDSP’li arkadaşlar şimdi oluşan 
komitelere girme ve çalışmalara katılma talebini iletmektedirler. Ancak 
BDSP dışarıdan ahkam kesmeyi ve yaptığı ufacık katkıları büyüterek dev 
aynasında görmeyi bırakmalı ve ısrarlı, sabırlı ve mütevazı şekilde işçi
 sınıfı içinde çalışmayı öğrenmelidir. Bizlerin işçi sınıfından 
öğrendiğimiz budur! İşçi sınıfının mücadelesinden dostlarımızda 
öğrenmelidir.
 İddialarımız Gerçeklere Dayanmalıdır Ki Faydası Olsun!
İddialarımız Gerçeklere Dayanmalıdır Ki Faydası Olsun!
Çok
 ihtiyaç duymamakla birlikte mademki kamuoyuna açık bir şekilde çeşitli 
iddialarda bulunuldu; bu iddialara kısa kısa değinmek yararlı olur. Her 
şey bir yana dostlarımız belki aradıklarına yanıt bulurlar!!!
BDSP’nin
 iddiasına göre sendika içinde süregiden iç çatışmalar, genel merkezle 
temsilci arasındaki örgütlenme anlayışındaki farklı yaklaşımlar ve 
tartışmaya taraf olan yüzlerce işçi bulunmaktadır. Bu ham hayal ürünü 
iddiaları bölgeyi, süreci bilen herkes kahkahalarla karşılar ama asıl 
trajik yön bunu sınıf çalışması yaptığını söyleyen, ciddi olduğunu 
düşündüğümüz ve devrimci olduğu iddiasında bulunan bir siyasi hareketin 
öne sürebilmesidir. Bu iddiaya verilebilecek tek cevap bunun tamamen 
uydurma olduğudur. BDSP’nin yazısında bu tartışmaya dair en ufak bilgi 
yoktur. Kara çalmalar, spekülatif iddialar, dedikodular, duyumlar ne 
zamandan beridir devrimcilerin yazılarına yön verir oldu! Her şey bir 
yana bu tür bir yalan üzerine yapılan değerlendirmenin kime ne yararı 
olacak? En iyi ihtimalle dostlarımız belki yazılarını güçlendirdiklerini
 düşüncesiyle böyle ifade etmişlerdir ama bunun mantıklı olmadığını, 
kimseye  (“sınıf devrimcisi” BDSB’ye bile) yararı olmayacağını; akli 
melekeleri yerinde olan, birazcık sınıf mücadelesi, işçi sınıfı gibi 
gerçekliklerden haberi olan bilir! Ne diyelim düzeyimiz bu! 
Bu
 konuda iddiayı ortaya atanın kanıtlaması da gereklidir. Deri-İş 
sendikasında “iç çatışma” bir yana sendika bünyesinde yer alan tüm şube 
ve temsilciliklerinde ve temsilciliğin olmadığı başta Ankara gibi birçok
 şehirde çok farklı görüş ve anlayışlardan onlarca sendika emekçisi ve 
işçi büyük bir fedakarlıkla işçileri örgütlemekte, direnişler 
yürütmekte, kavgalar vermekte, bedeller ödemektedir. Sınıf hareketini 
biraz takip eden herkes sendikaların yürüttüğü direnişler içinde Deri-İş
 Sendikasının tüm olanaksızlarına karşın direnişlerinin nitelik ve 
niceliksel olarak farklılığını görür.
Sınıf İçinde Çalışmak Zor İştir!
 Yazıda
 sık sık 10 yıl süresince Çorlu’daki DESA’da mücadele yürütüldüğü ve 
temsilciliğin kapatılmasıyla DESA işçilerinin de mağdur olduğu 
belirtilmektedir. Ancak Deri-İş Sendikası Çorlu’da DESA’da faaliyet 
yürütmemiştir. Sefaköy ve Düzce’de faaliyet yürütmektedir ve Düzce’ye 
sendikal örgütlenmeyi getiren, çok büyük bedeller ödeyen, tehditler alan
 ama kararlı duruşu ile güven kazanan Deri-İş Sendikası iki yıldır 
Düzce’de 1 Mayıs eylemlerini örgütlemektedir. Üstelik bu işler öyle 
“sınıf devrimcisi” dostlarımızın sandıkları gibi kolay olmamaktadır. 
Dostlarımızı bir de bu tür alanlarda görmek isteriz! Mademki bu kadar 
sınıf diyorlar, buyurun Düzce’ye, Gerede’ye ya da Uşak veya işçi 
sınıfının yoğun şovenizmle saldırı altında bulunduğu herhangi bir işçi 
havzasına… Birlikte çalışalım!
Yazıda
 sık sık 10 yıl süresince Çorlu’daki DESA’da mücadele yürütüldüğü ve 
temsilciliğin kapatılmasıyla DESA işçilerinin de mağdur olduğu 
belirtilmektedir. Ancak Deri-İş Sendikası Çorlu’da DESA’da faaliyet 
yürütmemiştir. Sefaköy ve Düzce’de faaliyet yürütmektedir ve Düzce’ye 
sendikal örgütlenmeyi getiren, çok büyük bedeller ödeyen, tehditler alan
 ama kararlı duruşu ile güven kazanan Deri-İş Sendikası iki yıldır 
Düzce’de 1 Mayıs eylemlerini örgütlemektedir. Üstelik bu işler öyle 
“sınıf devrimcisi” dostlarımızın sandıkları gibi kolay olmamaktadır. 
Dostlarımızı bir de bu tür alanlarda görmek isteriz! Mademki bu kadar 
sınıf diyorlar, buyurun Düzce’ye, Gerede’ye ya da Uşak veya işçi 
sınıfının yoğun şovenizmle saldırı altında bulunduğu herhangi bir işçi 
havzasına… Birlikte çalışalım! 
Dostlarımızın bu tutumu bize sinema oyuncusu Ali Şen’in Yeşilçam filmlerindeki bir repliğini hatırlatıyor. Sözümüz meclisten içeri ve teşbihte hata olmaz misali; “güttüğü 3 keçi, ıslığı deldi dağı taşı geçti ki dağlar inliyor mübarek!!!”
Trexta
 ile ilgili olarak bir araba dolu söz ve iddiada bulunmalarına karşın 
bunların hepsinin hak ettiği yer çöp kutusudur. Çünkü Trexta’da 
çalışmaların sonlandırıldığı ve işçilerin yüz üstü bırakıldığı ön kabulü
 üzerinden yapılan tüm suçlamalar sendikanın Trexta’da çalışmalarının 
devam ediyor olması sebebiyle boşa düşmektedir. 
BDSP’nin
 iddiasına göre genel merkezin işçilerle görüşmeyi bıraktığı 3 haftalık 
dönemde sendika yönetici ve çalışanları işçilerle 2 kez toplantı 
yapılmış, hukuki yardım verilmediği iddiasına karşın işçilerle dava 
süreci ayrıntılı şekilde değerlendirilip karar alınmıştır. Yine BDSP’li 
temsilcilerin ileriye sürdüğü sendika genel merkezinde telefonlara 
bakılmadığı iddiası da işçilere farklı iki telefon numarası verildiği ve
 buradan ulaşılabildiğinden anlamsızlaşmıştır. İşçilerle toplantılar ile
 içeride ve uluslararası alanda çalışmalar sürmektedir. BDSP görmediyse,
 duymadıysa yoktur anlayışıyla öznelcilikte tavan yapmakta, her duyduğu 
dedikoduya inanmakta ancak iddiaları doğrulama amacıyla ufak bir 
araştırma yapmaya zahmet etmemektedir. Sorun söylensin değil mi? Bu 
kadar basit! BDSP’li arkadaşlar bu yazıyı yazmaya ayıracakları vakitte 
sendika genel merkezine ulaşıp bilgi isteselerdi çok daha ayrıntılı 
bilgi alabilirlerdi. Ama önyargılar körlük yaratınca ve öfkeyle hareket 
edilince nereye gidileceği belli olmuyor.
“Yiğidi Öldürün Ama Hakkını Yemeyin!”
Elbette
 bu durum Trexta’da sorunsuz şekilde süreç işliyor anlamına 
gelmemektedir. Trexta’da uzun dönemli bir mücadelenin olacağını 
öngörmemiz ve mevcut hareket tarzıyla başarıya ulaşılamayacağının 
anlaşılmasıyla temsilcilik üzerindeki karar alınmıştır. Amaç işçileri 
yarı yolda bırakmak değil, tam tersine Trexta’da ve bölgedeki diğer 
fabrikalarda başlangıç aşamasındaki örgütlenme süreçlerini daha iyi 
şekilde yönetmektir. 
Trexta
 büyük bir firmadır ve geçen yıl Temmuz ayından itibaren fabrika içinde 
oluşturulan sendikal örgütlenme 4 kez dağıtılmıştır. Bugün 5. kez 
yeniden içerideki mevcut üyelerle komiteleşme çalışması sürmektedir. Her
 seferde sendikamız yereldeki çalışmaları ve uluslararası baskıyla 
kendisine yol açabilmiştir. Bugün de bu durum tekrarlanmaktadır. Bayram 
sonuna kadar fabrika içinde kendi ayakları üzerinde duran bir örgütlülük
 oluşturulması hedeflenmektedir. Bu arada yurtdışı baskısı sonucu 
denetimler sürmektedir.
Trexta’da
 sendikal çalışmalara katıldığı için işten çıkarılan işçi sayısı 40’ı 
bulmuştur. Sendikaya üye olup kendi isteğiyle çıkanlarla sayı oldukça 
artmaktadır. Ayrıca Çerkezköy’de Deri-İş Sendikasının daha önce çalışma 
yürütmediği ve mevcut  sendikaların
 kitlelerin tepkisini çektiği bir bölgedir.  Daha zorlu bir süreç bizi 
karşılamıştır. Ancak aradan geçen 1 yılda ciddi gelişmeler de 
sağlanmıştır. Artık işçiler 20-30 saate varan uzun süreler 
çalışmamaktadır. Patronların çalışma saatlerine uydukları 
gözlemlenmektedir. Mesailer ödenmektedir. Maaşlara zam yapılmış ve 
mesailerle beraber işçilerin ücretleri ciddi oranda artmıştır. İşten 
çıkarılanlara kıdem tazminatları verilmektedir. Fabrika bir kreşle 
anlaşmış ve kadın işçiler kreş haklarına kavuşmuşlardır. Fabrika içinde 
iş sağlığı ve güvenliği ilkeleri doğrultusunda önemli iyileştirmeler 
yapılmıştır.
sendikaların
 kitlelerin tepkisini çektiği bir bölgedir.  Daha zorlu bir süreç bizi 
karşılamıştır. Ancak aradan geçen 1 yılda ciddi gelişmeler de 
sağlanmıştır. Artık işçiler 20-30 saate varan uzun süreler 
çalışmamaktadır. Patronların çalışma saatlerine uydukları 
gözlemlenmektedir. Mesailer ödenmektedir. Maaşlara zam yapılmış ve 
mesailerle beraber işçilerin ücretleri ciddi oranda artmıştır. İşten 
çıkarılanlara kıdem tazminatları verilmektedir. Fabrika bir kreşle 
anlaşmış ve kadın işçiler kreş haklarına kavuşmuşlardır. Fabrika içinde 
iş sağlığı ve güvenliği ilkeleri doğrultusunda önemli iyileştirmeler 
yapılmıştır. 
 sendikaların
 kitlelerin tepkisini çektiği bir bölgedir.  Daha zorlu bir süreç bizi 
karşılamıştır. Ancak aradan geçen 1 yılda ciddi gelişmeler de 
sağlanmıştır. Artık işçiler 20-30 saate varan uzun süreler 
çalışmamaktadır. Patronların çalışma saatlerine uydukları 
gözlemlenmektedir. Mesailer ödenmektedir. Maaşlara zam yapılmış ve 
mesailerle beraber işçilerin ücretleri ciddi oranda artmıştır. İşten 
çıkarılanlara kıdem tazminatları verilmektedir. Fabrika bir kreşle 
anlaşmış ve kadın işçiler kreş haklarına kavuşmuşlardır. Fabrika içinde 
iş sağlığı ve güvenliği ilkeleri doğrultusunda önemli iyileştirmeler 
yapılmıştır.
sendikaların
 kitlelerin tepkisini çektiği bir bölgedir.  Daha zorlu bir süreç bizi 
karşılamıştır. Ancak aradan geçen 1 yılda ciddi gelişmeler de 
sağlanmıştır. Artık işçiler 20-30 saate varan uzun süreler 
çalışmamaktadır. Patronların çalışma saatlerine uydukları 
gözlemlenmektedir. Mesailer ödenmektedir. Maaşlara zam yapılmış ve 
mesailerle beraber işçilerin ücretleri ciddi oranda artmıştır. İşten 
çıkarılanlara kıdem tazminatları verilmektedir. Fabrika bir kreşle 
anlaşmış ve kadın işçiler kreş haklarına kavuşmuşlardır. Fabrika içinde 
iş sağlığı ve güvenliği ilkeleri doğrultusunda önemli iyileştirmeler 
yapılmıştır. 
En
 önemlisi işçiler haklarını aramaya başlamıştır. Vertu bölümü kış 
döneminde 2 kez iş durdurma eylemi yapmıştır. Bu ilk kez yaşanmıştır ve 
fabrikanın açılışının ardından geçen 12 yılda ilk kez patron işçilerle 
toplantılar yapmaya başlamış ve işçi komitesi seçimleri düzenlemiştir. 
Ancak örgütlenme özgürlüğü üzerinde baskılar sürmekte, maaşlar düzensiz 
ödenmektedir. BDSP’nin iddia ettiği üzere işçilerin maaş ödenmediği için
 sendikaya tepki duyması anlamsızdır. Sendikanın örgütlü gücü hala 
zayıftır. Ancak işçiler genel olarak bahsettiğimiz iyileştirmeler 
sebebiyle sendikaya teşekkür etmektedir. BDSP alanı tanımamakta, 
işçilere dayandırdığını iddia ettiği söylemleri doğru yorumlamamaktadır.
 Bölgede hemen herkes sendikalara tepki duymaktadır, birçoğu Deri-İş’i 
diğerlerinden ayıramamaktadır ancak 1 yıllık çalışmamız sonucunda 
sendika bölgede saygın bir kurum olarak kabul edilmektedir. Siyasi 
hayatları boyunca “gerçek” bir işçi direnişi ve çalışması örgütlemeyen, 
direnişi sadece işten atıldıktan sonra işe iade davası sürecinde kapı 
önünde (ki bu da olumlu bir duruştur) direniş sanan bir anlayışa ne 
yanıt verilebilir ki!
Sadece
 bir fabrikadan yola çıkıp Deri-İş Sendikasını bir bütün olarak “mahkum 
eden” BDSP Trexta’daki gelişmeleri de doğru şekilde anlatmamış, 
yukarıdaki gelişmelere değinmemiştir. Dahası verdiği bilgilerin hepsi 
yanlıştır. Trexta’da 90 kişiyle toplantı yapılmamış, 130 kişiden ön 
üyelik alınmamıştır. Temsilcinin izinden döndüğünde geride 1 üye kaldığı
 iddiası yalandır ve saçmadır. 14 gün süren ve 80 işçinin işten 
çıkarılmasına engel olmak için yapılan direnişte işçilere tutulmayan 
vaatler verilmemiştir. Varsa böyle vaatler, nerede ve kimler tarafından 
verildiğini BDSP açıklamalıdır.
Dostlarımız Fena Halde Subjektiftirler!
İşin
 daha da trajikomik yanı Trakya BDSP’nin sendika temsilcisine yardım 
ettiği 2 haftalık sürecin ve yaptığı üyeliklerin kendi iradi 
kararlarıyla gerçekleştiğini sanma gafletine düşmesidir. Sendika genel 
merkezi hukuki süreç ve uluslararası baskının geldiği aşama sebebiyle 
ön-kayıt almaktan vazgeçip noter tasdikli üyelikler yapmaya başlamıştır.
 BDSP ise bu durumu yanlış anlamış ve yasanın değişmesine umut 
bağladığımızı sanmıştır. Dahası BDSP’li bazı arkadaşların kısa süre 
olanak sağlanması kararı genel merkezden çıkmıştır. Sendika 
temsilcisinin bağımsız bir irade ile çalışma yürütmesi beklenemez. 
BDSP’li arkadaşların yardım ettikleri süre zarfında, işçilere ulaşabilme
 koşulları sendika tarafından sağlanmış, kullandıkları arabadan 
yedikleri yemeklere ve yaptıkları noter tasdikli üyelerin masraflarına 
kadar tüm masraflar sendika genel merkezince karşılanmıştır. Sendika 
süreci yakından takip etmiştir. Oysa ki Trakya BDSP öyle bir hayal 
dünyasındadır ki kendi iradesiyle mucizeler yarattığını sanmakta ve bu 
mucizeyi bozduğu için genel merkeze çocukça öfkelenmektedir. 
Arkadaşlar,
 sizleri tutan yok, şimdi de iradenizi kullanın, bizim alanda 
görmediğimiz saklanan komitelerinizi harekete geçirin, hatta gelin 
tanışalım, ortak hareket edelim… Ama unutulmasın ki BDSP’li arkadaşların
 bahsini ettiği geceli gündüzlü, “oldukça yorucu, yıpratıcı” süreç 
sizler açısından geçici bir durum olsa da bizler açısından doğal, 
gündelik görevlerdir. Trexta’da en soğuk kış aylarında sabah 6.30’dan 
gece 11.30’a kadar duraklarda, evlerde çalışma yürütülmüştür. Bundan 
sonra da yürütülecektir. Sadece Trakya’da değil, Düzce ve Gerede’nin 
meşhur soğuğunda mücadele ve direniş örgütlemek de, Savranoğlu’dan 
aylarca gizli çalışmayla işçilerin % 75’ini örgütlemek de, Togo 
Ayakkabı’da işçileri direnişe hazırlamak da yoğun bir emek istemektedir.
 Lafta değil gerçek sınıf devrimcileri bu mücadeleler içinde pişmekte, 
sınıfı tanımakta, örgütlemekte, mücadeleye sevk etmekte, bedel ödemekte,
 “deneyimsizliğini” deneyime dönüştürmekte, sınıf mücadelesini gerçekten
 yürütmektedir.
 Kargaların Bile Gülmeyeceği Bir İddia…
Kargaların Bile Gülmeyeceği Bir İddia…
Yazıda
 öne sürülen bir diğer seviyesiz iddia da Deri-İş Sendikası genel 
merkezindeki anlayışın kendisi gibi olmayan herkesi uzaklaştırdığı, “ya 
bendensin ya değilsin” dediğidir. Deri-İş Sendikasını biraz tanıyan 
herkes bunun saçma olduğunu bilir. BDSP bu iddiasında ısrarlıysa 
kanıtlamak zorundadır. 
Çok
 farklı düşüncelerden işçiler Deri-İş Sendikasına hayat vermektedir. 
Sendika içi demokrasi açısından ülkemiz gerçekliğinde ileri düzeydedir. 
İşçi temsilciliklerinden komitelerine, genel kurullarına kadar seçimler 
serbestçe olur, herkes kendisini ifade edebilir. Yazıda bahsettikleri 
anlayış 1970’lerden bu yana bu sendikaya emek veren, bedel ödeyen, 
kanını döken ve bu nedenle işçilerin kalbinde unutulmaz bir yere sahip 
olan ve sınıf sendikacılığını sınıf düşmanlarıyla dişe diş sert ve uzun 
mücadelelerde elde eden DDSB anlayışıdır. DDSB’nin baskıyla, dar grupsal
 yaklaşımlarla bu sevgiyi elde etmesi mümkün değildir. BDSP belki 
kendisi öyle olduğu için, herkesi kendisi sanmaktadır ama bu iddia doğru
 değildir. Dostlarımız başarılı bir “sınıf çalışması” ve sendika 
mücadelesi vermeyi düşünüyorlarsa ilk önce işçi sınıfı içinde 
demokrasiyi işletmeyi, farklı görüş ve önerilerle bir arada durabilmeyi 
öğrenmelidirler. “Halkçı” anlayıştan “sınıf devrimcileri”ne naçizane bir
 tavsiye….
Üye Yapılamaması Yalanı…
Yazıda
 bir diğer yalan da sendika genel kurulunda “üye yapamıyoruz, küçülmeye 
gidelim” denildiğiydi. Sendika genel kurulunda ne böyle bir söz 
edilmiştir ne de karar alınmıştır. Tam tersine üyeliğe talep artmış, 
direnişler örgütlenmiş ancak toplu sözleşmeye dönüştürme hedefine 
varılmadığı üzerinde durulmuş ve eksiklerin giderilmesi ve sistemin 
baskıcı yönlerinin teşhir edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Zaten genel
 kurul sonrası hayat da bu iddiayı çürütmektedir. Deri-İş sendikası 
çalışma alanını genişletmiş, yüzlerce işçiyi üye yapmış, birçok direnişe
 öncülük etmiş ve etmektedir. BDSP bu iddiasını da kanıtlamalıdır.
Koltuk Derdi Olanlar Koltuk Düşünür!
Yazıdaki
 bir diğer dedikodu da yeni yasanın sonucunda TEKSİF ile birleşerek 
koltukları koruma derdinde olunduğudur. Sendikada bu mevzubahis bile 
olmamıştır. Tamamen uydurmadır. BDSP bu iddiasını da kanıtlamalıdır. 
Ancak gerçeğe saygısı olanlar Deri-İş Sendikasının tüm mücadelesini 
kendi gücüne dayanarak yürüttüğünü bilir. Şu ana kadar süren tüm 
direnişler sendikanın kendi olanakları ve üyelerinin fedakarlıkları ile 
yürütülmüştür. Deri-İş üyesi kağıt üzerinde üye değildir. Deri-İş üyesi 
aidat vermekle yetinmez, direnişler zafere ulaşsın diye fon da verir. 
Eylemlere en kitlesel katılandır Deri-İş üyesi, dayanışmalarda en önde 
olandır. Bunu görmemek için özel çaba harcamak ya da “Trakya BDSP’li” 
olmak gerekir.
Zorunlu Bir Cevap!
Yazıdaki
 iddialara genel olarak yukarıdaki gibi cevaplamak mümkündür. BDSP’ye 
tavsiyemiz böylesi tartışmaları kamuoyuna getirmeden önce iletişime 
geçmekte zorlanmayacağı sendika yöneticileri ve çalışanları ile 
paylaşmasıdır. Mücadele eden, çalışan elbette hata yapacaktır. DDSB de 
Deri-İş Sendikası da özeleştiri kültürüne sahip olan, toplantılarına tüm
 dostlarının katılımını mümkün kılan, kendisini kitle önünde 
eleştirmekten çekinmeyen iki kurumdur. Samimi devrimci niyeti olanların 
eleştirilerinden memnuniyet duyarız. Ancak süregiden mücadeleler için 
dedikoduya dayanarak, asılsız iddialarla kamuoyu önünde ders vermeye 
kalkanları uyarmak da görevimizdir. BDSP’ye yazıdan sonra süreç 
anlatıldığı halde özeleştiri vermeye yanaşılmadığı için kamuoyuyla bu 
yazıyı paylaşmayı gerekli gördük.
 Sınıf Mücadelesine Dair Birkaç Mütevazı Öneri!
Sınıf Mücadelesine Dair Birkaç Mütevazı Öneri!
Yazıyı
 tamamlarken değinmemiz gereken bir olgu da BDSP’nin yerelinden gelen 
bir yazıyı herhangi bir kontrolden geçirmeden yayımlamasında açığa çıkan
 kültürdür. BDSP’nin açıklamalarını ve Kızılbayrak’ı okuduğumuzda bunun 
nedenini anlamak güç değildir. BDSP’nin küçük burjuva her şeyi bilirim 
tavrı, sürekli öğreten, yukarıdan bakan, hiçbir şeyi beğenmeyen 
yaklaşımı ve doğal olarak buna zıt pratiğindeki zayıflık küçük 
burjuvazinin en temel özelliklerini açığa sermektedir. 
Kızılbayrak’ta
 herkese, her mücadeleye net, kendinden emin bir yaklaşım vardır ve 
sürekli öğretmektedir! Ancak bu durum öğrenme kültüründeki yoksunlukla 
beraber ele alınınca hem bu yazıda olduğu gibi vahim durumlara 
düşmektedir hem de mücadele edenlere ve direnişlere yapabileceği bir 
yardım ve destek varsa bunu da engellemektedir.  Bulduğu veya bulduğunu 
sandığı hataları gözlemlediği mücadelenin geçmişini ve mevcut haldeki 
gerçekliklerine vakıf olmadan kamuoyuna açıklamasının mücadeleyi ileri 
taşımak bir yana bazı durumlarda patronları de bilgilendirme işlevi taşıdığından geriletebileceği aklına gelmemektedir. Bu derece çok bilmiş ve bu derece sorumsuzdur.
BDSP
 ve Kızılbayrak kendi faaliyetçilerinin yürüttükleri veya öncülük 
ettikleri kimi direnişleri oldukça abartılı şekilde ele almakta ve 
oldukça sübjektif sonuçlar çıkarmaktadır. İşçi desteğinden yoksun 
şekilde kapı önünde dar ve sembolik direnişler yapan ve yaptırılan 
işçilerin mücadelesini sınıf mücadelesinin en önemli direnişleri 
arasında sayarken, bu mücadelelerin çoğunluğu hedeflerine ulaşmadan 
dağıldığı halde öznel sonuçlar çıkarmaktan kaçınmamaktadır. Küçük 
burjuvazinin özelliğine uygun olarak kendisine gösterdiği bu yaklaşımın 
zıddını diğer devrimci dostlarına yöneltmektedir. Mücadelelerin niteliği
 açısından çok daha zorlu koşullarda, işçi desteğini sağlayarak ve 
kamuoyunun desteğini kazanan diğer direniş ve mücadelelere ise hak 
ettiği saygıyı ve değeri vermemekte, bu mücadelelerden öğrenme 
alçakgönüllülüğünü göstermemektedir.
BDSP’ye
 tavsiyemiz işçi sınıfı içerisinde çalışma yürütmeyi gerçekten 
öğrenmeleri; bunun gerektirdiği doğru anlayış, sabır ve emeği 
gösterebilmeleridir. Devrimcilik iddiasıyla yola çıkmakla, soyut 
çözümlemeler, “sol” söylemler ve akıl hocalığıyla işçi sınıfı 
örgütlenememektedir. Bu yolla elde edilecek şey sadece birkaç işçiyi 
“kendi grubumuza” katmak olacaktır. Bu sınıfın örgütlenmesi değildir ve 
bizi tatmin etmemelidir. Sınıfın örgütlenmesi zordur; uzun erimliliği ve
 yoğun bir çabayı gerektirir. Sınıfın çıkarlarını esas alan, dostlarını 
ve düşmanlarına yaklaşımı buna göre belirleyen, grup çıkarlarını ve 
dedikoduyu yadsıyan bir anlayışla hareket etmeyi zorunlu kılar. Aksi 
halde lafta ve keskin bir biçimde işçi çalışmasından bahsedilse de işçi 
sınıfı ile gerçek, kalıcı bağlar kurulamaz. Birçok pratiğinizde açığa 
çıktığı gibi sadece sembolik girişimler ve ahkâm kesmekle sınırlı 
kalınır. Ve bütün bu sınıftan kopuk girişimler işçi sınıfında 
örgütlenmeye ve sendikalaşmaya dair inancı daha da gerilere sürükler.
Sonuç Olarak İşte Meydan, Buyurun!
BDSP
 somut olguları daha iyi araştırmalı, gerçekten yapıcı eleştiriler 
ortaya koyabilmelidir. DDSB anlayışı buna açıktır. Dostlarıyla 
dayanışmaya, ortak çalışmaya ve Çorlu pratiğinde de görüldüğü gibi 
onlara kapılarını açmaya kapalı değildir. Esas olan işçi sınıfının 
çıkarları ve başarısıdır. Fakat dostlarımız sapla samanı birbirine 
karıştırıyor, kendi grup çıkarlarını esas alıyor ve yürütülen 
mücadelenin çıkarlarına özen göstermiyorlarsa durup düşünmekte yarar 
vardır. BDSP düşünmeli ve pratiğini soğukkanlılıkla 
değerlendirebilmelidir.
Ne
 diyelim, sınıf mücadelesi kimsenin tekelinde değildir. İşte meydan! 
Buyurun çalışın! İşçi sınıfını örgütleyin! Ama bunu yaparken gerçeklere 
dayanmayı önemseyin! 40 yıllık sınıf mücadelesi deneyimi ve illaki de 
işçi sınıfı içinde çalışmamız bize bunu öğretti. Dedikodulara, 
yalanlara, manipülatif ve patronları bilgilendirici yayınlara itibar 
etmeyin! Unutmayın işçi sınıfı çalışmasında yanınızda daima Devrimci 
Demokratik Sendikal Birlik olacaktır. 40 yıllık tarihimiz buna 
fazlasıyla kanıt sunmaktadır. Yeter ki işçi sınıfını örgütleme, sınıf 
mücadelesi yürütme derdiniz olsun. Orada mutlaka DDSB’li bir işçi 
bulursunuz.
Devrimci Demokratik Sendikal Birlik
Temmuz 2012
 
