Sayfalar

19 Temmuz 2012 Perşembe

Lafta Değil Özde Sınıf Devrimciliği! Dedikoduyla Gerçeği Bulamazsınız!

BDSP’nin Deri İş Sendikası Üzerine Yazısına Zorunlu Cevap
Lafta Değil Özde Sınıf Devrimciliği! Dedikoduyla Gerçeği Bulamazsınız!

Kızılbayrak dergisinin 8 Haziran tarihli sayısında Deri-İş Sendikası ve Trakya’daki çalışmaları üzerine çıkan yazıda Deri-İş Sendikası genel merkezi ve dolaylı şekilde DDSB anlayışı haksız ithamlarla hedef alınmıştır. Her ne kadar somut örnekler olarak Trakya’da sendikanın son dönemdeki çalışmaları verilse de çıkarılan sonuç bir bütün olarak DDSB anlayışına dair “eleştiri” kisvesiyle gerçekleştirilen genel bir saldırıdan ibarettir.

Ancak bir sendikal çalışmayı veya bir devrimci örgütü eleştirmeye kalkışırken düşülecek en vahim konum tamamen temelsiz, yalan yanlış ve dedikoduya dayalı bilgiyle büyük laflar etmek olmalıdır. Gerçeklerin devrimci olduğu hatırlanırsa, bu yazının ne devrimcilikle ne de etik açısından geçerli bir yönü bulunmaktadır. Ukalaca ve bir o kadar cahilce yapılan lafazanlığın altının bu kadar boş olduğu bir yazıyı kötü bir örnek olarak genç devrimcilere ders olarak anlatmakta yarar olduğu açıktır.
Trakya BDSP imzasıyla yayınlanan ve merkezi yayın organında çıkması ve ardından sendikanın eleştiri ve özeleştiri çağrısını yanıtsız bırakmasıyla merkezi olarak BDSP’yi bağlayan yazıda Deri-İş Sendikasının Çorlu temsilciliğini kapatması ve temsilcisiyle yollarını ayırması üzerinden haddini aşan tespitler yapılmış ancak ne bir kaynak gösterilmiştir ne de iddiaların altı doldurulmuştur. Deri-İş Genel Merkezinin tamamen yalanlar üzerine kurulu bir yazıyla kendisine saldıran devrimci bir anlayışla kamuoyu önünde tartışmak istememesi ve süreci anlatarak özeleştiri talep etmesine karşın BDSP temsilcileri iddialarında ısrarcı olmuş ve kaynak olarak gözlemlerini, işçilerin ve eski temsilcinin anlatımlarını ileriye sürmüşlerdir. Böylelikle apaçık gerçekliklere sahip oldukları önyargılı ve küçük burjuva gururlu bakış açısıyla hak ettiği saygıyı göstermemişlerdir. İlk önce gerçeklere saygı daha sonra “sınıfa karşı sınıf” diyememişlerdir.
Bahse konu olan bu “talihsiz” yazı BDSP’nin küçük burjuva bakış açısının en bariz örneğidir. Bu anlamıyla belki de “iyi” olmuştur. Sınıfa karşı sınıf diyenlerin buldukları en ufak bir “fırsatta” hangi sınıfın yanında olduklarını gösterir bir belge olarak tarihe not düşülmüştür. Sınıf sınıf diyenlerin, sınıf çalışmasından anladıklarının dar grup çıkarları olduğu ortaya konulmuştur. Bu anlamıyla yayımlanan yazı isabetli olmuştur. İşçi sınıfının ve halkımızın deyimiyle “bir musibet bin nasihatten iyidir!”

Muhatabınız Kim?
Yazıdaki iddiaları teker teker kısaca ele alacağız ancak yazı genel hatlarıyla da zaten asgari devrimci nesnellikten uzaktır. İki açıdan bunu göstermek gerekirse; Birincisi, yazıda bir bütün olarak Deri-İş Sendikası genel merkezi ve izlediği çizgi mahkum edilmektedir ancak verilen örnekler yalnızca Trakya bölgesindendir. Bu açıdan dahi baştan subjektivizme düşülmektedir. Sendikanın diğer şubelerinde ve temsilciliklerinde verdikleri mücadelelere değinilmemektedir. Dahası Deri-İş Sendikasının Çorlu temsilciliği sendika genelinde de ağırlığı ve etkisi toplu sözleşme yaptığı işyerinin olmaması ve üye sayısı açısından en zayıf olan yerdir. Bu açıdan sendika genelini temsil etmesi de mümkün değildir. Sendikanın ağırlıklı üye yapısını oluşturan Tuzla’daki çalışmaların ele alınması bir nebze olsun genele dair yaklaşım sergilemeye imkan sunabilir ancak genel tahlillerde Tuzla dahi yetersiz kalacaktır; çünkü Tuzla, İzmir, Trakya, Düzce, Ankara, Gerede, Uşak vb. işçileri ve buralarda verilen mücadeleler çok farklı özelliklere sahiptir.
İkincisi yazıda esas hedeflenen Deri-İş Genel Merkezindeki “anlayış” olarak gösterilmekte, buraya yüklenilmektedir ancak bu anlayış açıktan tanımlanmamış, bir sendikayı “yasal” açıdan zor duruma düşürebilecek ifadeler sorumsuzca kullanılmış ve kaçak dövüşülmüştür. DDSB’nin  “Kızılbayrak anlayışı”nın tahayyüllerini zorlayacak şekilde birçok işkolunda mücadeleleri, çalışmaları vardır. Kamuoyuna sunduğu belgeler vardır, bunlar eleştirilebilir, polemik yapılabilir ama BDSP kiminle polemik yapmaktadır? Deri-İş Sendikası ile mi yoksa bir devrimci siyasi hareketle mi? İlk önce bu netleştirilmeli ve “sınıf çalışmasında” böyle amatörlüklere düşülmemelidir!
Belki de dostlarımız o kadar sınıf, sendika, işçiler kavramlarıyla haşır neşir olduklarından, gerçeklerle bağlarının kopmuş olduğunun farkında değiller! Ne talihsizliktir ki onlara sınıf mücadelesi, sendikalar, işçi sınıfı, sınıf düşmanları vb. gibi gerçekler, o çok küçümsedikleri “halkçı anlayış” hatırlatmak zorunda kalıyor! Ne de olsa dostlarımızın sırtında yumurta küfesi yok! Eleştiri adı altında tabiri caizse “sallıyorlar!” Ama bunu yaparken kendilerinin de ret etmeyeceklerini düşündüğümüz ilerici bir sendikayı zor durumda bırakmaktan imtina etmiyorlar. Sapla-samanı, dostla-düşmanı, sendikayla onun içinde çalışan bir anlayışı karıştırıyorlar. Bu sayede dostlarımızdan bütün deri işçilerinin DDSB’li olduğunu öğrenmiş oluyoruz! Dostlarımızın böyle bir algısı, değerlendirmesi ve nihayetinde işçi sınıfı içinde DDSB çalışmasına dair böyle bir görüşü olabilir. Ama bizce herkesin DDSB’li olması iyi bir şey değildir! Böyle bir iddiamız ve anlayışımız bulunmamaktadır.

Bilmeden Konuşmak İyi Bir Şey Değildir!
Deri-İş Sendikasının Çorlu Temsilciliği’nin kapatılması ve temsilcinin işine son verilmesi sendika genel merkezinin, şubelerinin, işyeri temsilcilerinin bilgisi ve talebi dahilinde, bizzat Çorlu temsilcisinin de katıldığı toplantılarda kendisinin de onay verdiği bir süreç sonunda yaşanmıştır. Temel sebep 10 yıldır sürdürülen temsilciliğin çalışmalarının başarılı sonuç vermemesi, başlanılan örgütlenme çalışmalarının devamının getirilememesi ve böylelikle temsilciliğin işlevsiz kalması (ki bunlar temsilcinin olmazsa olmaz sorumlulukları) dır. Bu uzun zamandır görülen bir gerçektir ve son 2 yıldır bizzat genel merkezin müdahalesi ve doğrudan katılımı/desteği ile mücadele ve direnişler sürdürülmüştür ancak istenen başarıya ulaşılamamıştır.
Bunun üzerine sendika genelinin talebi ve onayı ile Trakya’da sendikal çalışmanın daha farklı yol ve yöntemlerle yürütülmesine karar verilmiş, bu kapsamda temsilcilik kapatılmış, temsilci işten çıkarılmıştır. Ancak sendikanın Trakya’da ve yazıda değinilen Trexta’da faaliyeti sürmektedir. Trakya’daki üyeler genel olarak mevcut değişikliğin sebeplerini anlamışlar, onaylamışlar ve oluşturdukları komitelerle Trexta da dahil olmak üzere birçok fabrikada çalışmalarını sürdürmektedirler. Bizleri Trakya’daki çalışmaya son vererek işçileri yarı yolda bırakmakla itham eden BDSP’li arkadaşlar şimdi oluşan komitelere girme ve çalışmalara katılma talebini iletmektedirler. Ancak BDSP dışarıdan ahkam kesmeyi ve yaptığı ufacık katkıları büyüterek dev aynasında görmeyi bırakmalı ve ısrarlı, sabırlı ve mütevazı şekilde işçi sınıfı içinde çalışmayı öğrenmelidir. Bizlerin işçi sınıfından öğrendiğimiz budur! İşçi sınıfının mücadelesinden dostlarımızda öğrenmelidir.

İddialarımız Gerçeklere Dayanmalıdır Ki Faydası Olsun!
Çok ihtiyaç duymamakla birlikte mademki kamuoyuna açık bir şekilde çeşitli iddialarda bulunuldu; bu iddialara kısa kısa değinmek yararlı olur. Her şey bir yana dostlarımız belki aradıklarına yanıt bulurlar!!!
BDSP’nin iddiasına göre sendika içinde süregiden iç çatışmalar, genel merkezle temsilci arasındaki örgütlenme anlayışındaki farklı yaklaşımlar ve tartışmaya taraf olan yüzlerce işçi bulunmaktadır. Bu ham hayal ürünü iddiaları bölgeyi, süreci bilen herkes kahkahalarla karşılar ama asıl trajik yön bunu sınıf çalışması yaptığını söyleyen, ciddi olduğunu düşündüğümüz ve devrimci olduğu iddiasında bulunan bir siyasi hareketin öne sürebilmesidir. Bu iddiaya verilebilecek tek cevap bunun tamamen uydurma olduğudur. BDSP’nin yazısında bu tartışmaya dair en ufak bilgi yoktur. Kara çalmalar, spekülatif iddialar, dedikodular, duyumlar ne zamandan beridir devrimcilerin yazılarına yön verir oldu! Her şey bir yana bu tür bir yalan üzerine yapılan değerlendirmenin kime ne yararı olacak? En iyi ihtimalle dostlarımız belki yazılarını güçlendirdiklerini düşüncesiyle böyle ifade etmişlerdir ama bunun mantıklı olmadığını, kimseye  (“sınıf devrimcisi” BDSB’ye bile) yararı olmayacağını; akli melekeleri yerinde olan, birazcık sınıf mücadelesi, işçi sınıfı gibi gerçekliklerden haberi olan bilir! Ne diyelim düzeyimiz bu!
Bu konuda iddiayı ortaya atanın kanıtlaması da gereklidir. Deri-İş sendikasında “iç çatışma” bir yana sendika bünyesinde yer alan tüm şube ve temsilciliklerinde ve temsilciliğin olmadığı başta Ankara gibi birçok şehirde çok farklı görüş ve anlayışlardan onlarca sendika emekçisi ve işçi büyük bir fedakarlıkla işçileri örgütlemekte, direnişler yürütmekte, kavgalar vermekte, bedeller ödemektedir. Sınıf hareketini biraz takip eden herkes sendikaların yürüttüğü direnişler içinde Deri-İş Sendikasının tüm olanaksızlarına karşın direnişlerinin nitelik ve niceliksel olarak farklılığını görür.

Sınıf İçinde Çalışmak Zor İştir!
Yazıda sık sık 10 yıl süresince Çorlu’daki DESA’da mücadele yürütüldüğü ve temsilciliğin kapatılmasıyla DESA işçilerinin de mağdur olduğu belirtilmektedir. Ancak Deri-İş Sendikası Çorlu’da DESA’da faaliyet yürütmemiştir. Sefaköy ve Düzce’de faaliyet yürütmektedir ve Düzce’ye sendikal örgütlenmeyi getiren, çok büyük bedeller ödeyen, tehditler alan ama kararlı duruşu ile güven kazanan Deri-İş Sendikası iki yıldır Düzce’de 1 Mayıs eylemlerini örgütlemektedir. Üstelik bu işler öyle “sınıf devrimcisi” dostlarımızın sandıkları gibi kolay olmamaktadır. Dostlarımızı bir de bu tür alanlarda görmek isteriz! Mademki bu kadar sınıf diyorlar, buyurun Düzce’ye, Gerede’ye ya da Uşak veya işçi sınıfının yoğun şovenizmle saldırı altında bulunduğu herhangi bir işçi havzasına… Birlikte çalışalım!
Dostlarımızın bu tutumu bize sinema oyuncusu Ali Şen’in Yeşilçam filmlerindeki bir repliğini hatırlatıyor. Sözümüz meclisten içeri ve teşbihte hata olmaz misali; “güttüğü 3 keçi, ıslığı deldi dağı taşı geçti ki dağlar inliyor mübarek!!!
Trexta ile ilgili olarak bir araba dolu söz ve iddiada bulunmalarına karşın bunların hepsinin hak ettiği yer çöp kutusudur. Çünkü Trexta’da çalışmaların sonlandırıldığı ve işçilerin yüz üstü bırakıldığı ön kabulü üzerinden yapılan tüm suçlamalar sendikanın Trexta’da çalışmalarının devam ediyor olması sebebiyle boşa düşmektedir.
BDSP’nin iddiasına göre genel merkezin işçilerle görüşmeyi bıraktığı 3 haftalık dönemde sendika yönetici ve çalışanları işçilerle 2 kez toplantı yapılmış, hukuki yardım verilmediği iddiasına karşın işçilerle dava süreci ayrıntılı şekilde değerlendirilip karar alınmıştır. Yine BDSP’li temsilcilerin ileriye sürdüğü sendika genel merkezinde telefonlara bakılmadığı iddiası da işçilere farklı iki telefon numarası verildiği ve buradan ulaşılabildiğinden anlamsızlaşmıştır. İşçilerle toplantılar ile içeride ve uluslararası alanda çalışmalar sürmektedir. BDSP görmediyse, duymadıysa yoktur anlayışıyla öznelcilikte tavan yapmakta, her duyduğu dedikoduya inanmakta ancak iddiaları doğrulama amacıyla ufak bir araştırma yapmaya zahmet etmemektedir. Sorun söylensin değil mi? Bu kadar basit! BDSP’li arkadaşlar bu yazıyı yazmaya ayıracakları vakitte sendika genel merkezine ulaşıp bilgi isteselerdi çok daha ayrıntılı bilgi alabilirlerdi. Ama önyargılar körlük yaratınca ve öfkeyle hareket edilince nereye gidileceği belli olmuyor.

“Yiğidi Öldürün Ama Hakkını Yemeyin!”
Elbette bu durum Trexta’da sorunsuz şekilde süreç işliyor anlamına gelmemektedir. Trexta’da uzun dönemli bir mücadelenin olacağını öngörmemiz ve mevcut hareket tarzıyla başarıya ulaşılamayacağının anlaşılmasıyla temsilcilik üzerindeki karar alınmıştır. Amaç işçileri yarı yolda bırakmak değil, tam tersine Trexta’da ve bölgedeki diğer fabrikalarda başlangıç aşamasındaki örgütlenme süreçlerini daha iyi şekilde yönetmektir.
Trexta büyük bir firmadır ve geçen yıl Temmuz ayından itibaren fabrika içinde oluşturulan sendikal örgütlenme 4 kez dağıtılmıştır. Bugün 5. kez yeniden içerideki mevcut üyelerle komiteleşme çalışması sürmektedir. Her seferde sendikamız yereldeki çalışmaları ve uluslararası baskıyla kendisine yol açabilmiştir. Bugün de bu durum tekrarlanmaktadır. Bayram sonuna kadar fabrika içinde kendi ayakları üzerinde duran bir örgütlülük oluşturulması hedeflenmektedir. Bu arada yurtdışı baskısı sonucu denetimler sürmektedir.
Trexta’da sendikal çalışmalara katıldığı için işten çıkarılan işçi sayısı 40’ı bulmuştur. Sendikaya üye olup kendi isteğiyle çıkanlarla sayı oldukça artmaktadır. Ayrıca Çerkezköy’de Deri-İş Sendikasının daha önce çalışma yürütmediği ve mevcut sendikaların kitlelerin tepkisini çektiği bir bölgedir.  Daha zorlu bir süreç bizi karşılamıştır. Ancak aradan geçen 1 yılda ciddi gelişmeler de sağlanmıştır. Artık işçiler 20-30 saate varan uzun süreler çalışmamaktadır. Patronların çalışma saatlerine uydukları gözlemlenmektedir. Mesailer ödenmektedir. Maaşlara zam yapılmış ve mesailerle beraber işçilerin ücretleri ciddi oranda artmıştır. İşten çıkarılanlara kıdem tazminatları verilmektedir. Fabrika bir kreşle anlaşmış ve kadın işçiler kreş haklarına kavuşmuşlardır. Fabrika içinde iş sağlığı ve güvenliği ilkeleri doğrultusunda önemli iyileştirmeler yapılmıştır.
En önemlisi işçiler haklarını aramaya başlamıştır. Vertu bölümü kış döneminde 2 kez iş durdurma eylemi yapmıştır. Bu ilk kez yaşanmıştır ve fabrikanın açılışının ardından geçen 12 yılda ilk kez patron işçilerle toplantılar yapmaya başlamış ve işçi komitesi seçimleri düzenlemiştir. Ancak örgütlenme özgürlüğü üzerinde baskılar sürmekte, maaşlar düzensiz ödenmektedir. BDSP’nin iddia ettiği üzere işçilerin maaş ödenmediği için sendikaya tepki duyması anlamsızdır. Sendikanın örgütlü gücü hala zayıftır. Ancak işçiler genel olarak bahsettiğimiz iyileştirmeler sebebiyle sendikaya teşekkür etmektedir. BDSP alanı tanımamakta, işçilere dayandırdığını iddia ettiği söylemleri doğru yorumlamamaktadır. Bölgede hemen herkes sendikalara tepki duymaktadır, birçoğu Deri-İş’i diğerlerinden ayıramamaktadır ancak 1 yıllık çalışmamız sonucunda sendika bölgede saygın bir kurum olarak kabul edilmektedir. Siyasi hayatları boyunca “gerçek” bir işçi direnişi ve çalışması örgütlemeyen, direnişi sadece işten atıldıktan sonra işe iade davası sürecinde kapı önünde (ki bu da olumlu bir duruştur) direniş sanan bir anlayışa ne yanıt verilebilir ki!
Sadece bir fabrikadan yola çıkıp Deri-İş Sendikasını bir bütün olarak “mahkum eden” BDSP Trexta’daki gelişmeleri de doğru şekilde anlatmamış, yukarıdaki gelişmelere değinmemiştir. Dahası verdiği bilgilerin hepsi yanlıştır. Trexta’da 90 kişiyle toplantı yapılmamış, 130 kişiden ön üyelik alınmamıştır. Temsilcinin izinden döndüğünde geride 1 üye kaldığı iddiası yalandır ve saçmadır. 14 gün süren ve 80 işçinin işten çıkarılmasına engel olmak için yapılan direnişte işçilere tutulmayan vaatler verilmemiştir. Varsa böyle vaatler, nerede ve kimler tarafından verildiğini BDSP açıklamalıdır.

Dostlarımız Fena Halde Subjektiftirler!
İşin daha da trajikomik yanı Trakya BDSP’nin sendika temsilcisine yardım ettiği 2 haftalık sürecin ve yaptığı üyeliklerin kendi iradi kararlarıyla gerçekleştiğini sanma gafletine düşmesidir. Sendika genel merkezi hukuki süreç ve uluslararası baskının geldiği aşama sebebiyle ön-kayıt almaktan vazgeçip noter tasdikli üyelikler yapmaya başlamıştır. BDSP ise bu durumu yanlış anlamış ve yasanın değişmesine umut bağladığımızı sanmıştır. Dahası BDSP’li bazı arkadaşların kısa süre olanak sağlanması kararı genel merkezden çıkmıştır. Sendika temsilcisinin bağımsız bir irade ile çalışma yürütmesi beklenemez. BDSP’li arkadaşların yardım ettikleri süre zarfında, işçilere ulaşabilme koşulları sendika tarafından sağlanmış, kullandıkları arabadan yedikleri yemeklere ve yaptıkları noter tasdikli üyelerin masraflarına kadar tüm masraflar sendika genel merkezince karşılanmıştır. Sendika süreci yakından takip etmiştir. Oysa ki Trakya BDSP öyle bir hayal dünyasındadır ki kendi iradesiyle mucizeler yarattığını sanmakta ve bu mucizeyi bozduğu için genel merkeze çocukça öfkelenmektedir.
Arkadaşlar, sizleri tutan yok, şimdi de iradenizi kullanın, bizim alanda görmediğimiz saklanan komitelerinizi harekete geçirin, hatta gelin tanışalım, ortak hareket edelim… Ama unutulmasın ki BDSP’li arkadaşların bahsini ettiği geceli gündüzlü, “oldukça yorucu, yıpratıcı” süreç sizler açısından geçici bir durum olsa da bizler açısından doğal, gündelik görevlerdir. Trexta’da en soğuk kış aylarında sabah 6.30’dan gece 11.30’a kadar duraklarda, evlerde çalışma yürütülmüştür. Bundan sonra da yürütülecektir. Sadece Trakya’da değil, Düzce ve Gerede’nin meşhur soğuğunda mücadele ve direniş örgütlemek de, Savranoğlu’dan aylarca gizli çalışmayla işçilerin % 75’ini örgütlemek de, Togo Ayakkabı’da işçileri direnişe hazırlamak da yoğun bir emek istemektedir. Lafta değil gerçek sınıf devrimcileri bu mücadeleler içinde pişmekte, sınıfı tanımakta, örgütlemekte, mücadeleye sevk etmekte, bedel ödemekte, “deneyimsizliğini” deneyime dönüştürmekte, sınıf mücadelesini gerçekten yürütmektedir.

Kargaların Bile Gülmeyeceği Bir İddia…
Yazıda öne sürülen bir diğer seviyesiz iddia da Deri-İş Sendikası genel merkezindeki anlayışın kendisi gibi olmayan herkesi uzaklaştırdığı, “ya bendensin ya değilsin” dediğidir. Deri-İş Sendikasını biraz tanıyan herkes bunun saçma olduğunu bilir. BDSP bu iddiasında ısrarlıysa kanıtlamak zorundadır.
Çok farklı düşüncelerden işçiler Deri-İş Sendikasına hayat vermektedir. Sendika içi demokrasi açısından ülkemiz gerçekliğinde ileri düzeydedir. İşçi temsilciliklerinden komitelerine, genel kurullarına kadar seçimler serbestçe olur, herkes kendisini ifade edebilir. Yazıda bahsettikleri anlayış 1970’lerden bu yana bu sendikaya emek veren, bedel ödeyen, kanını döken ve bu nedenle işçilerin kalbinde unutulmaz bir yere sahip olan ve sınıf sendikacılığını sınıf düşmanlarıyla dişe diş sert ve uzun mücadelelerde elde eden DDSB anlayışıdır. DDSB’nin baskıyla, dar grupsal yaklaşımlarla bu sevgiyi elde etmesi mümkün değildir. BDSP belki kendisi öyle olduğu için, herkesi kendisi sanmaktadır ama bu iddia doğru değildir. Dostlarımız başarılı bir “sınıf çalışması” ve sendika mücadelesi vermeyi düşünüyorlarsa ilk önce işçi sınıfı içinde demokrasiyi işletmeyi, farklı görüş ve önerilerle bir arada durabilmeyi öğrenmelidirler. “Halkçı” anlayıştan “sınıf devrimcileri”ne naçizane bir tavsiye….

Üye Yapılamaması Yalanı…
Yazıda bir diğer yalan da sendika genel kurulunda “üye yapamıyoruz, küçülmeye gidelim” denildiğiydi. Sendika genel kurulunda ne böyle bir söz edilmiştir ne de karar alınmıştır. Tam tersine üyeliğe talep artmış, direnişler örgütlenmiş ancak toplu sözleşmeye dönüştürme hedefine varılmadığı üzerinde durulmuş ve eksiklerin giderilmesi ve sistemin baskıcı yönlerinin teşhir edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Zaten genel kurul sonrası hayat da bu iddiayı çürütmektedir. Deri-İş sendikası çalışma alanını genişletmiş, yüzlerce işçiyi üye yapmış, birçok direnişe öncülük etmiş ve etmektedir. BDSP bu iddiasını da kanıtlamalıdır.

Koltuk Derdi Olanlar Koltuk Düşünür!
Yazıdaki bir diğer dedikodu da yeni yasanın sonucunda TEKSİF ile birleşerek koltukları koruma derdinde olunduğudur. Sendikada bu mevzubahis bile olmamıştır. Tamamen uydurmadır. BDSP bu iddiasını da kanıtlamalıdır. Ancak gerçeğe saygısı olanlar Deri-İş Sendikasının tüm mücadelesini kendi gücüne dayanarak yürüttüğünü bilir. Şu ana kadar süren tüm direnişler sendikanın kendi olanakları ve üyelerinin fedakarlıkları ile yürütülmüştür. Deri-İş üyesi kağıt üzerinde üye değildir. Deri-İş üyesi aidat vermekle yetinmez, direnişler zafere ulaşsın diye fon da verir. Eylemlere en kitlesel katılandır Deri-İş üyesi, dayanışmalarda en önde olandır. Bunu görmemek için özel çaba harcamak ya da “Trakya BDSP’li” olmak gerekir.

Zorunlu Bir Cevap!
Yazıdaki iddialara genel olarak yukarıdaki gibi cevaplamak mümkündür. BDSP’ye tavsiyemiz böylesi tartışmaları kamuoyuna getirmeden önce iletişime geçmekte zorlanmayacağı sendika yöneticileri ve çalışanları ile paylaşmasıdır. Mücadele eden, çalışan elbette hata yapacaktır. DDSB de Deri-İş Sendikası da özeleştiri kültürüne sahip olan, toplantılarına tüm dostlarının katılımını mümkün kılan, kendisini kitle önünde eleştirmekten çekinmeyen iki kurumdur. Samimi devrimci niyeti olanların eleştirilerinden memnuniyet duyarız. Ancak süregiden mücadeleler için dedikoduya dayanarak, asılsız iddialarla kamuoyu önünde ders vermeye kalkanları uyarmak da görevimizdir. BDSP’ye yazıdan sonra süreç anlatıldığı halde özeleştiri vermeye yanaşılmadığı için kamuoyuyla bu yazıyı paylaşmayı gerekli gördük.

Sınıf Mücadelesine Dair Birkaç Mütevazı Öneri!
Yazıyı tamamlarken değinmemiz gereken bir olgu da BDSP’nin yerelinden gelen bir yazıyı herhangi bir kontrolden geçirmeden yayımlamasında açığa çıkan kültürdür. BDSP’nin açıklamalarını ve Kızılbayrak’ı okuduğumuzda bunun nedenini anlamak güç değildir. BDSP’nin küçük burjuva her şeyi bilirim tavrı, sürekli öğreten, yukarıdan bakan, hiçbir şeyi beğenmeyen yaklaşımı ve doğal olarak buna zıt pratiğindeki zayıflık küçük burjuvazinin en temel özelliklerini açığa sermektedir.
Kızılbayrak’ta herkese, her mücadeleye net, kendinden emin bir yaklaşım vardır ve sürekli öğretmektedir! Ancak bu durum öğrenme kültüründeki yoksunlukla beraber ele alınınca hem bu yazıda olduğu gibi vahim durumlara düşmektedir hem de mücadele edenlere ve direnişlere yapabileceği bir yardım ve destek varsa bunu da engellemektedir.  Bulduğu veya bulduğunu sandığı hataları gözlemlediği mücadelenin geçmişini ve mevcut haldeki gerçekliklerine vakıf olmadan kamuoyuna açıklamasının mücadeleyi ileri taşımak bir yana bazı durumlarda patronları de bilgilendirme işlevi taşıdığından geriletebileceği aklına gelmemektedir. Bu derece çok bilmiş ve bu derece sorumsuzdur.
BDSP ve Kızılbayrak kendi faaliyetçilerinin yürüttükleri veya öncülük ettikleri kimi direnişleri oldukça abartılı şekilde ele almakta ve oldukça sübjektif sonuçlar çıkarmaktadır. İşçi desteğinden yoksun şekilde kapı önünde dar ve sembolik direnişler yapan ve yaptırılan işçilerin mücadelesini sınıf mücadelesinin en önemli direnişleri arasında sayarken, bu mücadelelerin çoğunluğu hedeflerine ulaşmadan dağıldığı halde öznel sonuçlar çıkarmaktan kaçınmamaktadır. Küçük burjuvazinin özelliğine uygun olarak kendisine gösterdiği bu yaklaşımın zıddını diğer devrimci dostlarına yöneltmektedir. Mücadelelerin niteliği açısından çok daha zorlu koşullarda, işçi desteğini sağlayarak ve kamuoyunun desteğini kazanan diğer direniş ve mücadelelere ise hak ettiği saygıyı ve değeri vermemekte, bu mücadelelerden öğrenme alçakgönüllülüğünü göstermemektedir.
BDSP’ye tavsiyemiz işçi sınıfı içerisinde çalışma yürütmeyi gerçekten öğrenmeleri; bunun gerektirdiği doğru anlayış, sabır ve emeği gösterebilmeleridir. Devrimcilik iddiasıyla yola çıkmakla, soyut çözümlemeler, “sol” söylemler ve akıl hocalığıyla işçi sınıfı örgütlenememektedir. Bu yolla elde edilecek şey sadece birkaç işçiyi “kendi grubumuza” katmak olacaktır. Bu sınıfın örgütlenmesi değildir ve bizi tatmin etmemelidir. Sınıfın örgütlenmesi zordur; uzun erimliliği ve yoğun bir çabayı gerektirir. Sınıfın çıkarlarını esas alan, dostlarını ve düşmanlarına yaklaşımı buna göre belirleyen, grup çıkarlarını ve dedikoduyu yadsıyan bir anlayışla hareket etmeyi zorunlu kılar. Aksi halde lafta ve keskin bir biçimde işçi çalışmasından bahsedilse de işçi sınıfı ile gerçek, kalıcı bağlar kurulamaz. Birçok pratiğinizde açığa çıktığı gibi sadece sembolik girişimler ve ahkâm kesmekle sınırlı kalınır. Ve bütün bu sınıftan kopuk girişimler işçi sınıfında örgütlenmeye ve sendikalaşmaya dair inancı daha da gerilere sürükler.
Sonuç Olarak İşte Meydan, Buyurun!
BDSP somut olguları daha iyi araştırmalı, gerçekten yapıcı eleştiriler ortaya koyabilmelidir. DDSB anlayışı buna açıktır. Dostlarıyla dayanışmaya, ortak çalışmaya ve Çorlu pratiğinde de görüldüğü gibi onlara kapılarını açmaya kapalı değildir. Esas olan işçi sınıfının çıkarları ve başarısıdır. Fakat dostlarımız sapla samanı birbirine karıştırıyor, kendi grup çıkarlarını esas alıyor ve yürütülen mücadelenin çıkarlarına özen göstermiyorlarsa durup düşünmekte yarar vardır. BDSP düşünmeli ve pratiğini soğukkanlılıkla değerlendirebilmelidir.
Ne diyelim, sınıf mücadelesi kimsenin tekelinde değildir. İşte meydan! Buyurun çalışın! İşçi sınıfını örgütleyin! Ama bunu yaparken gerçeklere dayanmayı önemseyin! 40 yıllık sınıf mücadelesi deneyimi ve illaki de işçi sınıfı içinde çalışmamız bize bunu öğretti. Dedikodulara, yalanlara, manipülatif ve patronları bilgilendirici yayınlara itibar etmeyin! Unutmayın işçi sınıfı çalışmasında yanınızda daima Devrimci Demokratik Sendikal Birlik olacaktır. 40 yıllık tarihimiz buna fazlasıyla kanıt sunmaktadır. Yeter ki işçi sınıfını örgütleme, sınıf mücadelesi yürütme derdiniz olsun. Orada mutlaka DDSB’li bir işçi bulursunuz.
Devrimci Demokratik Sendikal Birlik
Temmuz 2012