Sayfalar

24 Şubat 2010 Çarşamba

SONUNA KADAR DİRENMELİ, DİRENEREK KAZANMALIYIZ!

TEKEL direnişi kritik aşamaya geldi. Hükümetin 4/C dayatması ve saldırı tehdidi sürüyor. Çadırlarda bekleyişlerini sürdüren işçiler kararlı ancak endişeliler. İşçileri hükümetin tehdidi değil TÜRK-İŞ yöneticilerinin tutumu endişelendiriyor.

Konfederasyon başkanları etkisiz eylem kararlarıyla zaman tüketiyor ve işçilerin direniş kararlılığını kırmaya çalışıyorlar. Onlar kendi kafalarında direnişi çoktan bitirmişler.

TÜRK-İŞ yöneticileri işçileri 4/C'ye ikna etmeyi ve evlerine geri göndermeyi amaçlıyor. DİSK ve KESK başkanları "üzerimize düşeni yaparız" deseler de onlar da direnişin bitmesini bekliyorlar.

Sarı ve gerici sendika başkanlarının temel bahanesi grev kararlarının yeterince hayata geçmemesi!.. Grev kararlarını uygulamayan, bunun için çaba harcamayan da kendileri... Konfederasyon başkanları grev konusunda samimi değiller. 4 Şubat'taki destek grevinde her biri bir başkasını bahane ederek kendi tutumlarını haklı göstermeye çalıştı. Şimdi ise her biri aynı noktada buluştu: "Genel grev yapamıyoruz, hayatı durduramıyoruz; öyleyse bir şey yapmayalım!" İşte TÜRK-İŞ, DİSK, KESK ve KAMU-SEN'in geldiği son nokta!..

Bu yüzden göstermelik eylem kararlarıyla işçi ve emekçileri oyalamaya devam ediyorlar. TÜRK-İŞ yöneticileri direniş çadırlarını kendileri kaldırmaktan bahsediyor, çadırlar yıkılırken direnmeyeceklerini söylüyorlar. Oysa herkes biliyor; çadırlar bir kere kalkarsa bir daha kurulmaması için her şey yapılacak. TÜRK-İŞ yöneticileri bu durumda da "çadırları kuramıyoruz, direnişi sürdüremiyoruz; öyleyse evlerimize geri dönelim" mi diyecekler?

TÜRK-İŞ'in hükümetle görüşmesinden sonra TEKEL direnişinde hava dumanlanmaya başladı. Hükümetle bir pazarlık ve anlaşma oldu. Aynı 4/C'nin tasarlanışında olduğu gibi. Şimdi de TEKEL direnişini nasıl bitireceklerini birlikte tasarladılar ve süreci işletiyorlar. Tek Gıda İş Sendikası Başkanı Mustafa Türkel de bu pazarlığın dışında değil. Yapılan manevralar işçilerin tepkisinden ve direnişin sorumluluğundan kaçmak için. Yüzler farklı, roller farklı ancak amaç aynı; direnişi sonlandırmak ve işçileri evlerine göndermek!

TEKEL'in gündemden düşmesi için yeni gündemler yaratılıyor. Burjuva medya TEKEL direnişine planlı, kontrollü bir sansür uyguluyor. Egemen sınıflar ve onların sesi burjuva medya, kendi sınıf çıkarlarını düşünüyor. Bu pazarlıkta onların da yeri ve rolü var.

Hükümetin, egemen sınıfların ve sendika gericilerinin tasarılarını ancak TEKEL işçisi boşa çıkarabilir. Direnişi bugünlere taşıyan onlardı ve bundan sonra da onların tutumu belirleyici olacaktır. TEKEL işçisi asıl gücün sendika bürokratlarında değil kendilerinde olduğunu daha iyi anlıyorlar. Onlar umutlarını korudukları ve kendi güçlerine güvendikleri müddetçe direnişleri kazanıma ulaşacaktır. Ancak bugün sınıf kardeşlerinin, devrimcilerin ve sınıftan yana sendikacıların desteğine daha fazla ihyiyaçları var. Bu destek pratik-eylemli bir destek olduğu kadar manevi-moral bir destektir.

Her alanda en etkili eylem biçimleriyle, en geniş kitleyi harekete geçirerek TEKEL'e olan desteğimizi somutlayalım! Konfederasyonların aldığı göstermelik eylem kararlarıyla yetinmeden fakat bu eylemleri de değerlendirerek TEKEL direnişine daha fazla güç, coşku ve ruh katalım! En önemlisi Ankara'yla, TEKEL direniş çadırlarıyla kenetlenerek saldırılara karşı bilincimizle, emeğimizle ve bedenimizle siper olalım! TEKEL işçisi kazanırsa sınıf kazanacak. Kaybederse hepimiz kaybedeceğiz, tüm halk kaybedecek. Sonuna kadar direnmeli, direnerek kazanmalıyız!

TEKEL İşçisi Yalnız Değildir!
Kahrolsun Sendika Ağaları!
Birlik Mücadele Zafer!

Devrimci Demokratik Sendikal Birlik
24 Şubat 2010