23 Nisan 2010 Cuma
ATİK: 1 Mayıs’ta İsyan Ateşini Körükle, Umudu Büyüt!
İşçiler ve Emekçiler,
Enternasyonal işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs bütün dünya emekçilerine ve halklara kutlu ve umutlu olsun. İşçi sınıfının direniş ve isyan manifestosu 1 Mayıs; özgürlükçü, eşitlikçi ve paylaşımcı bir dünya mücadelesinde nice bedel ödenerek kazanılmış şanlı ve onurlu bir gündür.
Bu tarihsel günde, daha yaşanılır ve özgür bir dünya yaratmak için meydanları doldurmak ve sloganlarımızla yeri göğü inletmek onurlu bir görevdir. 2010 1 Mayısı’nı, krizden kaynaklı yaygınlaşan toplumsal tahribat koşullarında karşılıyoruz. Ancak, sermayeci iktidarların krizleri aşma adına dayattıkları toplumsal tahribat politikaları, işçi ve emekçi kitlelerinin güçlü itirazlarıyla karşılanıyor. İşçi/emekçi kitlelerin krizin bedelini ödemeye karşı geliştirdikleri kitlesel direniş ve isyan eylemleri uluslararası bir karakter kazanıyor.
Egemenler dünyasında neler oluyor?: Emperyalizmin, çürüyen ya da asalak veya can çekişen özellikleriyle tekelci kapitalizm olduğu tespiti, uluslararası kriz gerçekliğiyle, yeniden doğrulanıyor. Bu haksızlıklar ve adaletsizlikler sistemi kaçınılmaz biçimde tedricen çürüyor ve yeni krizler üretiyor. Krizleri aşma adına egemenlerce sunulan her sözde çözüm yeni krizler üretiyor. Batan tekeller, tröstler, holdingler, bankalar v.s. derken örnek gösterilen ülkeler dahi ekonomik çöküntülerle sarsılıyor. AB ülkeleri içinde Yunanistan başta olmak üzere, özellikle Macaristan, Estonya, Letonya, İzlanda, İrlanda, İspanya, ve Portekiz ekonomileri çok ciddi sarsılıyorlar. Artan krizlerle birlikte, dünya çapında bujuva egemenliğe içkin uzlaşmaz çelişkiler derinleşiyor. Çoğalan çözümsüzlükler bujuvaziyi içte ve dışta daha fazla militarizme kilitliyor. Büyük bir toplumsal depreme dönüşen uluslararası mali ve iktisadi krizin faturası bütün ücretli emekçilere ve dünya halklarına kesilmek isteniyor. Ekonomik krizlerin politik iktidar krizine dönüşmesini engelleme adına ‘polis devleti’ uygulamaları veya ‘devlet terörü’ boyutlandırılıyor. Sosyal ve siyasal yıkımlar bir sarmal misali büyütülerek demokrasiler aşındırılıyor. Mücadelelerle kazanılmış hak ve özgürlükler bir bir gaspediliyor. ‘Sosyal krizlerin sosyal isyana dönüşmesi’ tehlikesi burjuvaziyi kabuslar görmeye ve daha gerici egemenlik araçlarını devrelemeye itiyor.
Peki işçi ve emekçi halk cephesinde neler oluyor?: 2010 yılında krizin sosyal yaşama etkisi işsizlerin ve yoksulların korkunç boyutlarda artması oldu. Buna karşın, bir çok dünya ülkesinde işçi ve emekçiler militan sokak eylemleri, (genel) grevler, fabrika ve işyeri işgalleri gibi sınıf eylemlerini devreye koydular. Emekçi kitlelerin sömürü, baskı ve esarete karşı itirazları büyüyor. Egemenlerce dayatılan nisyan kültürüne karşı isyan kültürü yerküreyi yeniden çepeçevre sarıyor!
Dünya halklarına dayatılan toplumsal tahribatlar; haksız savaşlar, kanlı işgaller, sınırsız talan ve dizginsiz sömürü, işsizlik, yoksulluk, sosyal güvencesizlik, siyasal hak gaspları şeklinde karşımıza çıkıyor. Hükümetlerin krizin faturasını halkın sırtına yükleme politikaları ve buna karşı yürütülen örgütlü mücadele işçi ve emekçilerin sınıf bilincini geliştiriyor. Kapitalizmin krizleri derinleşirken SOSYALİZM YENİDEN UMUT OLUYOR. TEKEL işçilerinin birleşik mücadele pratiğinde de kanıtlandığı gibi; meşru ve haklı direniş, sermayenin saldırılarına karşı pekala bir istinat duvarı oluşturabiliyor. Sömürücü dünyaya alternatif paylaşımcı yeni bir dünya yaratma arayışı daha fazla güç ve hız kazanıyor. İşte tamda bu nedenle, 1 Mayıs’larda ve diğer zamanlarda, ortaya çıkan kolektif görev; sınıfsal/sosyal kurtuluş arayışına güç, enerji ve hız katmakta yatıyor.
1 Mayıs’ta, umudu ve isyanı büyütelim ki; sömürü, baskı ve talan düzeni yıkılsın!
Yaşasın İşçilerin Birliği, Mücadelesi ve Dayanışması!